son bir ay neler oldu neler!

28 Nisan 2020 Salı
gün saymayı çoktan bıraktık değil mi? 

bazan -sıkça- yatağa girdiğimde ya bu nasıl bir ay oldu böyle, neler neler yaşayıp geçirdim/geçirdik, diye düşünürken buluyorum kendimi. sonra güzel çok güzel bir yerde / bir hamakta / güneşin altında / yüzümde meltem esintisiyle kitap okuyup içkimi yudumladığımı hayal edip uyutuyorum kendimi. 

hakikaten bu ay ömrümün en enteresan ayı oldu. üç dört yere gidiyorum; metro market, şok market, migros market bir de şef'in bahçesi. gerisi ev. vay arkadaş! ha bir de dün bozulan bilgisayarımı kardeşime götürdüm. kahvaltı yaptık beraber, bilgisayarı da yaptı kocası sağ olsun, dönüşte rossmanna uğrayıp şampuan aldım. günde bazan üç kez duş alıyorum ben, ne siz sorun ne ben söyleyeyim. 

market alışverişinde en öne çıkan ürünler benim için; kahve kahve daha çok kahve! şu an yedekte bir büyük paket kahve var. türk kahvesi, bolca çerez, bolca çikolata, yine bolca meyve ot kök enginar ve içki. 

bu ay markete çalıştım ben anacım. ne gezmeye ne başka bir şeye ha bir eşofman iki de tişört aldım, hem de migrostan:) çünkü evde giyecek pek bir şeyim yokmuş benim, çok gülmüştüm bunu fark ettiğimde. 

ev ev ev ev. hemen hemen her gün çalışan makinalar. sabah kolonyalı mendillerle evi silmek, sonra duş almak, sonra medya turu, sonra dizi bölüm aralarında ufak tefek işler. 

şu dönemde bir iki arkadaşımın telefonunu sildim. neden mi? çok basit bir ricamı yapmadıkları için, hep ben arayıp da onlar bir kez olsun yav  sen ne yapıyorsun diye aramadıkları için. iyi zamanlarda herkes iyi zaten, bana kötü olmasam bile benim aramamı beklemeden arayacak arkadaş gerek. gerisi boş. sildim gitti. 

geçen sokağa çıkma yasağında sabah bilgisayarım ölürüm allah açılmam deyince, oflayıp puflamadım. ayrıca zaten kime oflayıp puflayacağım bu bir yana sürekli şikayet eden insanlar kadar yorucu insanlar yok bu hayatta. ben her zaman çözüm odaklı olmayı seçiyorum tamam yapamayıp siniri agresif kırıcı olduğum zamanlar da elbette oluyor eh o kadar da olur. neyse, bilgisayar açılmayınca aldım elime haldun dormen'in anılar kitabını. 80 ler ile başlayan ikinci kısmı pek bir eğlenceli. çünkü artık karakterleri tanıyor ve olayları anımsıyoruz. çok komik anılar da var. okuyunca vay be! dedirten anılar da. atlaya zıplaya epeyi okudum kitabı. telefonla internet gazete vs okumayı da halledince taaa dün yapıldı bilgisayar. 4 günü filmsiz dizisiz ama bolca kitap okuyarak spor yaparak her sabah yeni bir düşünce ile uyanıp onu kafamda evirip çevirerek günleri bitirdim. 

akyaka'yı çok özledim. raul şef de ''gelmedin bir türlü tayin de istemedin buraya son bir senen gel artık'' diye her seferinde söyleniyor ama şu an tayin mayin düşünecek halim yok. zaten öyle bir şey söylesem bakanlıktan da kovalarlar:) 

ne diyordum ben. evet, evi kullanma ve tüketim alışkanlıklarımız bir ayda nasıl  değişti. eski battaniyem mat oldu bana spor yapıyorum, evin her sandalyesinde oturup görüş açımı değiştiriyorum. çekmece kurcalamayı falan bıraktım, yok bişey çünkü. çok eskimiş tişörtleri son bir kez giyip atıyorum çünkü gerçekten artık eskiye ve döküntüye tahammülüm kalmadı. ve nihayet daha az yemek yapmayı başardım. 

bugün  neden evdeyim daha doğrusu ben bu hafta da evdeyim. niye? çünkü karantina bir hafta daha uzatıldı. pazar günü gelen bu haber ile baş etmem biraz zor oldu bir kaç biraya mal oldu:) bu meretin kuluçka süresi 14-21 gün olduğundan ve bizim iş yerindeki vaka sayısı da 4 olduğundan risk almak istememişler. son kişi son temas son haftada çıkabilir diye uzatılmış. tabii önce cumartesi günü ''herkes pazartesi işe gidecek, yeni düzenleme yapılacak'' diyen basiretsiz bir yönetici pazar günü ''yok öyle değil bir hafta daha uzatıldı'' diye haber verince daha sıkıcı oluyor süreç. bu dönemde en çok da yöneticilerin yönetebilme kapasiteleri çıktı ortaya. bizimki yönetemiyor mesela, işler çalışanların gayreti ve bilgisiyle yürüyor. işte böyle, pazar günü ulan biri mi öldü yeni vaka mı var da uzatıldı, diye sorular uçuştu havada ve havada kaldılar. kamuda da belediye gibi seçimle gelse yöneticiler. o zaman bakalım şu zamanın yönetemeyenleri kaç oy alır?! 

işte böyle, evde evde evde 
günaydın ahali 
kendinize iyi bakın 


0 comments: