işe gitmeyince cildimiz ışıldıyor

30 Nisan 2020 Perşembe
ben liseyi yatılı okudum ve sonra hemen iş hayatına atıldım. yani beni şimdi zeplinle bir başka gezegene indirseniz bile üç günde yaşamımı kurabilecek kadar erken deneyimledim bir çok şeyi  hayatta.

yatak yadırgamam, yastıksız da uyuyabilirim, yolculuk benim için bir keyiftir okulda  yok sömestr yok ara tatil senede bilmem kaç kere valiz hazırladığımdan şimdi en efektif valizi hazırlayabilir ve hep espriyle karışık iddia ederim. haberim varken 20 dakikada hazırlanıyorsam sürpriz yolculuğa 10 dakikada hazırlanabilirim, diye ve bunu test etmişliğim var. bir haftalık bir toplantı/gezi organizasyonuna ismimin eklendiği haberini aldığımda üzerimde pijamalarım,  çantamı hazırlayıp çıkmam için yarım saat zamanım vardı. bir haftalık üstelik öyle uçakla falan değil bildiğin kara yoluyla ve araçla olan gezi için hazır ve nazır halde kapının önüne çıktığımda araba bile 2 dakika sonra gelmişti:) 

bu girizgahı niye yaptım. ilk günlerin bütün pır pır hallerimi bir tarafa atıp şu an karantina/ev hali olayına da bünyemin artık çok sert vermediğini deneyimledim ondan. 
dün evden çıktığımda saat 11 civarıydı, bir kaç işi yapmak için çantamda gerekli şeylerle. neyse onları hallettik ve sonrasında ben ve aslında bütün arkadaşlar uzun saatler bahçedeki yavru köpek ile oynadık. 
tabii ki chef onu kıskanıyordu:) şef'i de sevip oynuyorduk ama yok o kıskanmaya ve etrafında dönmeye devam ediyordu el kadar yavrunun. şöyle anlatayım size boyutlarının farkını, şefin patisi yavrunun kafası kadar! 
koca kafa oğlum:) 
tabii bu fotoğraf bir ay kadar öncesi saçlar yeni boyanmış 

bir ara ikisi de yorulup uyudu, yavru henüz bedenine bile tam hakim olamadığından kamelyanın üç parmaklık zemininden çimene düşmeyi becerdi:))) şefin gönlünü aldık, sevdik oynadık ödül mamaları verdik. 


dün eve geldiğimde leziz bir sofrada ağırlanmış, bütün stresimi atmış, yeni gelecek sokağa çıkma yasağına hazır ve yetecek  kadar serotonin salgılamıştı beynim. bu mutlu hal ile akşam aynaya bakınca ya kuaförler bir süre daha açılmayacak belli ki gitsem iki kutu boya alsam boyarım ki ben bu saçları, diye düşünüp kadar verdim. yalnız şimdi sabah yatağımda kahve içip gazeteleri okurken akşam çılgın serotonin salgılanması ile karar verdiğim şeyi bir kez daha sorguluyorum; ben bu saçın altında kalkabilir miyim? 

dün bir iş arkadaşımla birbirimize baktığımızda ciltlerimizin ne kadar ışıltılı ve dinlenmiş olduğunu söyledik. sanırım mesaiye yetişme ve bunun getirdiği ve yanında  gelen bir çok zorunluluk çıkınca yaşamımızdan güzelleşmiştik. bir kaç kilo aldık tamam, kabul. 

hah konuyu kiloya getirip bugünden itibaren yapmak istediğimi yazacağım. evde bir ay öncesinden aldığım meyveli müsli var. ya marketten ya da göreme muhallebicisinden yoğurt alsam şu dört gün yoğurt & müsli ve meyve ile adına detoks deyin kür deyin ne derseniz deyin biraz hafiflemeye yardımcı olacak bir yeme şekline girebilir miyim? buzlukta bir kutu dondurma var hadi çok canım değişik bir şey isterse onu yerim. sabahları ben kahveyi zaten sütsüz ve şekersiz içiyorum. kahve ve muz ile kahvaltı, çay, müsli & yoğurt, acıkınca aralarda bir avuç çerez akşam yemeği yine müsli ve yoğurt sonra yatmadan önce de kekik çayı. ıhhh yapabilir miyim? yoksa ilk fırsatta markete koşup kuzu kaburgaları kapıp bir bol sarımsaklı kaburga pişirir miyim? emin değilim. deneyeceğim. 

saç boyama konusunu ise rafa kaldırdım bile sanki. yok, çıkamam ben bu saçın içinden. 

günaydın 
enerjik olun ve kalın 
haydi! 

1 comments:

  1. Gamze Esra Ersöz dedi ki...:

    Boşver müsliyi Handan, canım nasıl yemek istiyorsa öyle ye. Zaten sen kilo ayarlamanı yaparsın.