30 yıl! yok deve!

27 Ağustos 2020 Perşembe
of of yıllar yıllar önce 28 ağustos günü gencecik bir handan sarıkamıştaki bahçe kapısını açıp iş yerine girmişti... 30 yıl oldu! inanmakta zorluk çekiyorum. 17 yaşındaydım şimdi 47 

çok uzun zaman be! neler neler neler.. herkesin hayatı kendine roman. işe girmek gibi mefhum olmadığından yaşamımda işe başlamanın beni pek sevindirdiğini anımsamıyorum tek sevindiğim yatılı okulun bitmiş olmasıydı. hala da nefret ederim! işe girerken değil ama ayrılırken epeyi sevineceğimi biliyorum çünkü berbath bir iş yerim ve çalışma şartlarım var. daha önce yazmıştım boş verin, bi daha yazmayayım. bir de son aylarımı tutanak handan olarak geçiriyor olduğum gerçeği  var ki iş yaşamımda;  o çok başka bir hikaye ve elbette tutanak handan'ın hikayesini de yazacağım emekli olup döt büyütürken:) ahahahahahha evde oturmak üzere çok güzel planlarım var. 

50 ye merdiven dayamak çok garip. bu sene  mart ayından bu yana seyahate gidemediğim için ruh halim daha garip. güzel olan hala leziz yemekler yapıyor olmam. bak sonunda ben de plaza türkçesi konuşur oldum, mutlu musunuz? 

canım çok şeyi çok fazla istiyor. uçağa binmeyi, yunana ispanyaya olmadı soğuk almanyaya bile gitmeyi, saatlerce sokaklarda yürümeyi, kahveler, biralar, cavalar içip tapaslar, ahtapotlar, kalamarlar yemeği, meydan meydan gezip ikinci el mağazalarını kurcalamayı, kafasını gözünü yara yara harita okumaya çalışıp becerememeyi boş verip kafama göre gezmeyi... ve daha çok şeyi çok özledim ulan! 

işte böyle, evde film izleyip yemek yapıp, işe gidip gelip hemen hemen her gün hala çamaşır yıkayıp erkenden uyuyup sabahları yalandan 10 dakika spor yapıp zaman geçiriyorum. canım bodruma falan değil daha uzaklara gitmek istiyor. 

haaa bir berbath bişey var ki; pegasus. ne paramızı veriyor ne de aynı bileti veririm diyor. gözlük ali benim paramı vermeyerek devran sürüyor, iş adamı oluyor ve ben buna gerçekten kızıyorum. bir yerde denk gelirsem yumurta atacağım gözlüğüne. pegasus çok  kötü berbath paralarımızla şirketim diye geçinen bir çıkrık makinası. bilet almayın, binmeyin. işalla batarla. 


cihangir hattında neler oluyor?

2 Ağustos 2020 Pazar
tuğrul eryılmaz  

istanbulda en sevdiğin semt hangisi diye sorsanız, cihangir derim hiç düşünmeden. efsane leyla zamanlarından beri seviyorum ben bu semti. kaç semtte oturup tuğrul ile sinema dedikodusu yapabilirsiniz ki? 

en sevdiğin gazeteci diye sorsanız tuğrul derim. ama yanına hiç tanışmasam da sanki tanışsam arkadaş olabileceğim gibi hissettiğim mehmet tez'i ekler, hasan cemal'i çoğu kimse sevmese de benim en azından karizmasını sevdiğimi, asu maro ne yazsa altına imza atabileceğimi, yine radikal zamanlarından yıldırım türker'in bizim için efsane olduğunu, sonradan iletişimimiz kopsa da ahmet tulgar'ı da çoğu kendine gazeteci diyenden ayrı tuttuğumu ve kıymet verdiğimi bir çırpıda yazarım. gazete okumayı seviyorum ben, her sabah da okuyorum. şimdilerde tuğrul için cuma günlerini iple çekiyorum, daha çok yazsa keşke. t24'teki yazılarını toplasa bir yayınevi ne güzel olur. bugünlere düşülmüş en ince tarih ve mizah var o yazılarda kendisi düzeyli magazin dese de. 

ahmet hakan isim vermeden eleştiri sınırlarını aşan bir kaç satır yazmıştı eryılmaz için. twitterdan yanıtını -üstüme vazifeymiş gibi- ben verdim ama engellemiş beni, hakan. ay ben buna gülerim işte. tuğrul'u her daim savunuruz savunuruz da kendisinin cuma yazısında neden ahmet hakan'a yanıt vermediğini sorduğumda efsane bir yanıt verdi, tuğrul. yanıt bende gizli. bir gün yazarım belki. 

sinemadan, gazetecilerden, gazeteci görünümlü tetikçilerden,  ödüllerden ve çoğu  şeyden bahsettik. uzun zamandır mekan mekan gezmemiştim cihangirde, tatilin başlangıcını fırsat bilip attım kendimi oradan oraya:)))) güzeldi vallaha. 

mekan mekan demişken, ben hala kaktüs sevenlerdenim. ama kaktüs'ün esas ve en eski ekibinden ayrılacak isimler olduğunu öğrendim. bilmem ki eskisi kadar sık gider miyim, artık. 22 kahvelerini beğendiğim bir mekan. kuaföre artık cihangire gitmiyorum, onu taksimle güncelledim:) leyla'nın yerine açılan mekanların hiç biri leyla efekti bile yaratamadı. o güzel günler geçti gitti. doğa balık'ta yediğimiz efsane jumbo karidesler ve ızgara barbunlar da... tadı hala damağımda. çok güzel zamanlarını yaşadım cihangirin, şimdi o kadar uzun saatler geçirmiyorum. yağmur ve annesi ile votkaları yuvarladığımız akşamlar efsane olmuştu. geyik zaman zaman içeri girmeden kapıda / sokakta bir bira yuvarladığım yer hala. white mill akaretlere taşındı. cihangir zamanlarında çok kahvaltı yaptım orada. çok rakıya mezeye abandık:) şimdi akaretlerde, pek yolum düşmüyor vallaha. akaretler bir türlü girmedi benim gezi rotama. işte böyle anlattığım mekanlar cihangirin 10-15 yıllık geçmişi. 

tatil demişken; bu bayramdan esas olarak hoşlanmıyorum ben. etraftan gelen etlere ve kokulara tahammülüm yok doğrusu. 
hisardan 

anneme bile gitmiyor senelerdir yunan hattında geçiriyordum bu zamanı. ve fakat şimdi kovid dedi ki heyy nereye otur evinde! ben de evimde oturuyorum üç gün oldu. tatil öncesi klasik metro market ziyaretimi yapıp dolabı dondurma çerez meyve ot kök ile doldurup yeni koltuğumda yeni kitabımla yatıp yuvarlandım vallaha! 

nişantaşı hattında gezerken uğradığım üç beş yerden biridir iş bankası yayınları. diğerleri remzi kitabevi, tchibo, beymen ve reasürans pasajı. bu yazarı bırakın tanımayı varlığından bile bihaberdim. sadece farklı bir yazar ve tarz okuyayım diye aldım. ilk bölümünü okudum; henüz bir şey söylemem için erken. 

işte böyle. bir tatil evde geçiyor. bol uyku bol yemek bol kitap bol meyve. dinlendim. tavsiye ederim arada bir böyle evde durmak iyi geliyor bünyeye.  iç ses; 
( fakir tesellisi:))) bir teknem olsa hiç fena olmazdı:)))) 

iyi pazarlar.