''duygular sözlüğü''

31 Aralık 2022 Cumartesi

 az önce çamaşır asarken aklıma geldi! dün akşam tutku yazmıştım, o anda aklımda olan kişinin tutkuyla beni istemesini arzuluyordum. okudu mu bilmiyorum. 

sonra şimdi şampanyalı karidesli kahvaltı yaparken makina durdu, çamaşırları asarken ben niye bir duygular sözlüğü yazmıyorum ki dedim. 

tabii ki alfabenin ilk harfinden tabii ki aşk. 

*** 

aşk: birini hesapsız kitapsız isteme hali. 

*** 

benim tanımım bu, arzu eden yorumlara kendi tanımını bıraksın, sonra onları toparlarım. 

*** 

günaydın ve iyi seneler 


tutku

30 Aralık 2022 Cuma

 hayatta para ile satın alamayacağımız tek bir şey var; sizi tutkuyla isteyen biri. 

braga, guimaraes, vigo; aklımda kalanlar ve dahası

26 Aralık 2022 Pazartesi

 braga, guimaraes (bundan sonra gimerenj diye okunduğu gibi yazacağım)  ve vigo (bigo, diyor ispanyollar) için aklımda kalanları kalanları yazıp bu senenin seyahat yazılarını sonlandıracağım. yeni sene yeni seyahat... 

portoda beş gün kaldıktan sonra trenle bir saat uzaklıkta olan bragaya gidiyorum. (3.75 euro bilet) braga hakkında türkçe bloglarda pek bir bilgi yok, bir zamanlar galatasaray ile maç yapmışlar, onunla alakalı ekşi sözlükte bir kaç entry var, o kadar. 

braga, gerçekten küçük bir kasaba. ve yağmurlu. kaldığım iki gün boyunca yağmur yağdı! ıslana ıslana gezdim. iner inmez trenden zaten beş dakika yürüyerek şehrin merkezine kocaman bir kale kapısı tak'tan içeri giriyorsunuz. bu yazı fotoğrafsız olacak; bütün fotoğraflar instada. 

yağmur değil fırtına olunca ilk saatler, indiğim gibi trenden kendimi bir küçücük bir lokantaya zor attım! yemek yiyip bişeyler içerken kalacağım hosteli buldum. bu arada hostel kültürü ile ilgili  başlı başına bir yazı yazacağım. o çok başka bir konu. braga'da kaldığım hostel, 200 yıllık, merdivenleri ahşap ve gıcırdayan bir hosteldi. ama gerçekten kalan çocuklar olsun, çalışanlar olsun çok iyiydi ve binanın bitişiğinde çok iyi bir lokanta vardı. bütün şehri 3-4 saatte gezdim, ıslandım, kahve içip devam ettim, ıslandım  porto şarapları içip dinlenip gezmeye devam ettim. pasajlarını gezdim, 2 euroya elbise aldım! bir kiliseye yardım için bırakılmış. 2 euro! keten yazlık elbise. unutmazsam yaza paylaşırım, bu elbise o elbise diye. bakalau diye telaffuz edilen balıklarının köftesinden ızgarasına her çeşidini yedim. bir de ilk geldiğinde ''insan yiyecek bunu'' diye türkçe tabii ki tepki verdiğim nefis kuru fasulyelerini. nata zaten her yerde. 

üçüncü gün neyse ki hava açtı ve en turistik/dinsel  bölgesi olan bom jesus tarafına çıktım. bütün şehri yukarıdan izleyip bir de dua edip (ciddiyim) bu kadar yağmur ve braga yeter deyip gimerenj'e doğru yola koyuldum. gimerenj, braga'dan da küçük bir kasaba! 

gimerenj; old town'da 15 euroya hostel, 6.5 euroya  açık büfe öğle yemeği yapan nefis bir lokanta, hostelin de alt katında rock bar! unutmadan, 1-5-7 euroya da tişört, elbise vb. satan no name bir mağaza. daha ne olsun handan deyip çantayı hostele, kendimi sokaklara attım. 1880'lerden kalan minik fırında espresso&nata kahvaltı, sokak eğlencesinde (bando çalıyor gençler, herkes yiyip içip eğleniyordu meydanda ve hostelim o meydana bakıyordu) ilk gece kendime lüks verip tek kişilik oda aldım hostelde:) sonrası, yürü, ye, fotoğraf çek, öğle uykusunu boşver, yine gez, ye, iç, yürü... şeklinde geçti. 

porto gerçekten nefis lokasyon gezmek için. 

buraya kadar gelmişken galisya sınırında ilk kasaba olan vigo'ya gitmeden olmazdı. vigo, beni porto kadar mutlu etmedi. ispanya/galisya'nın başlangıç şehri ve fiyatlar birden fiyuvv iki katına çıktı. mesela hostel 25 euro oldu ama tek kişilik odaydı, yani hosteli de lükstü. okyanus gördüm mü, gördüm, tursitik bölgelerinden kaçıp hipster bölgesinde kaldım mı kaldım, iki günde de bu küçük liman şehrini  gezdim mi, gezdim. vigo'dan san sebastian'a gitmek niyetimi sonraya bırakıp geri portoya döndüm, çünkü, dönüş uçağım portodandı. 

bahsettiğim bu üç küçük kasaba ve bir liman şehrini her birine 3 gün bile ayırsanız sokak sokak gezebilirsiniz. deniz ürünlerine doyup, lokal içkilerinin ve kırmızı karideslerinin tadına varıp çok güzel müzikler dinleyip harika günler geçirebilirsiniz. 

portoya döndüğümde bom  jesus'ta ettiğim dua kabul oldu!:))))) 

sonrası havaalanı; ben havaalanlarını severim. uçuşuma saatler kala gider, gezer, yer içer, alışveriş yaparım. bir mühim not: vigo'da olan zara bizim zara'ları falan unutun, nefis giysilere sahip bir mağaza, giderseniz kaçırmayın. 

sonra istanbul; hepimizin bildiği şeyler. çok açık olan bir şey var ki; şu anda özellikle portekizin benim gezdiğim bölgesi istanbuldan ucuz! yemek, içki, giysi... hepsi. tabii ki biraz gezip dolaşıp şehrin (porto'nun) turistik bölgesinden uzaklaşan bir gezgin iseniz, yoksa nehrin kenarı ( aslında  o da ucuz bizim boğaz tarafından ya neyse) tabii ki pahalı. 

ben bu hatta bir daha dönerim, şöyle dönerim; bilbao ve san sebastian gezip oradan hoop porto'ya dönerim. sevdim:) 

bu seyahat, kafamda sorun olarak oraya götürdüğüm çoğu şeye uzaktan bakıp aslında hepsini çözebilecek kapasitede olduğumu gösterdi bana. yürümek beyin duşu gibi bişey! arındım, düşüncelerim, netleşti.  geri döndüğüm günden beri rahatladığımı fark ediyorum ve nihayetinde olasılıkları çıkarıp hayatımdan, sorunun son noktasında ne yapacağıma nihai kararımı verip, bugün sabah  çözdüm! hahayttttt! harcadığım parayla terapiste gitsem bu kadar faydalı olmayabilirdi:))))) 

31 aralık'a kadar başka yazı yazar mıyım bilmiyorum ama şu anda bu senenin son yazısı bu, sabah duş alırken vereceğim nihai kararı da verdiğimi kendi kendime ve ilgilendiren taraflara deklere edip kokoşluk yapmaya çıktım:)))) 

manikürümü pedikürümü yaptırıp yılbaşı kırmızısı ojelerimi sürdürüp akmerkeze doğru yol aldım. kızkardeşim ve ailesi de bana katılınca oohhh değmesin keyfime durumu oldu. kıvanç ile yılbaşı süslerinde fotoğraflar çektirip, kırmızı rujumu da alıp kuş gibi hafiflemiş olarak evime döndüm. 

hepinize iyi seneler diliyorum; aşkla, seyahat, lezzet, heyecan, tutku ve huzurla! 


gitmeden alınacaklar & gidince yapılacaklar

9 Aralık 2022 Cuma

 porto /vigo yazılarına devam etmeden arada hem giderken hem de dönerken izlediğim filmden ve diğer tavsiyelerden bahsedeceğim bir yazı olacak bu. 

*** 

nomadland: uçuş 4 saat civarında olunca hemen bir film arayışına girdim. nomadland, hem emeklilik hem de filme dair iki satır açıklaması ile dikkatimi çekti. iyi ki çekmiş. emeklilik, yalnızlık, yalnız yaşam, karavan yaşamı, ilişkiler... bunlardan herhangi biri bile dikkatinizi çektiyse fern'in öyküsünü izleyeceksiniz. severek, üzülerek, bazan kalbiniz kırılarak onunla aynı anda bazan da aferin kız deyip gülümseyerek. 

bulursanız kaçırmayın (bulun) nomadland. 

*** 

bu aylar yağışlı aylar portekiz ve ispanya'nın okyanus kıyıları için. giderken iyi bir yağmurluğunuz olduğundan emin olun:) şemsiyeyi oradan da alırsınız sorun değil. ama pasaport ve telefonunuz için su geçirmeyen küçük bir çantanız olsun. ben mesela yağmura aldırmayıp gezdim ama telefonumun mikrofonu muhtemelen ıslandı ve ilk hafta sesli mesaj ile iletişim kuramadım. hep yazdım. oysa sesli mesaj daha kolay. neyse. 

gitmeden alınacaklar: çanta, yağmurluk, şemsiye. 

*** 

sabahları erkenden kahveler pastaneler açılıyor.  kahve kruvasan nata kruvasana sandviç tost bir sürü seçenek var kahvaltı için. ama  peynirli zeytinli kahvaltı yok, aramayın:) vigo'da zeytini biranın yanında ikram ediyorlar. öğle yemeği servisi 11.30 gibi başlıyor. saat 3 paydos! siesta zamanı. taa saat 7 ye kadar. akşam 7 ve sonrasında oturuyorlar yemeğe. tabii bu lokantalar için yoksa taparei denilen atıştırmalık tapas yapan yerlerde içkinizin yanında ufak tefek tabaklarla bişeyler atıştırabilirsiniz. 

ben en çok yaşlı insanların gittiği restoranları seviyorum. çünkü belli ki hem eski hem ekonomik hem de yerel yemekler. porto'dan üç lokanta tavsiye edeceğim. ikisi lokal. biri nehir kenarında. 

* cafe almada 

* lamerias 

* terra nova 

***

cafe almada'da bütün ızgaralardan söyleyip yemek istedim! sangriaları nefis, porsiyonlar dev gibi ki bu portekize özel bişey. etler leziz, ortam şahane. 

lamerias: buranın çalışanları hakikaten çok yaşlı. aile işletmesi olduğunu düşünüyorum. bir tek genç kızları bir kaç kelime ingilize biliyor. ama ingilizce menü var. bir de günün menüsü var, o portekizce canım. mekanda translate yapıp yemeğin ne olduğunu öğrenebilirsiniz. ya da şansa ne çıkarsa deyip kendinizi sürprizlere bırakabilirsiniz. burası almada'dan da ucuz! meşhur balıkları bacalhau (bakalau) nun her çeşidini yiyeceksiniz, hazır olun. tavası, soslusu, köftesi... 

*** 

terra nova: mimi'nin lokantası.  italyan mutfağı 

***

insanlar kibar demiştim, değil mi. evet çok kibarlar ancak biz aceleci türkiyeliler olarak bir bilet gişesinde ya da lokantada hızlıca sorup çıkmak ya da yemek yemek isteyince ''şu an onunla konuşuyorum / lütfen bekle'' gibi ayarlar alabiliyoruz:) sakin olun, akdeniz orası, yavaş... diğeriyle konuşması bitince size yanıt verecek, siparişinizi de alacak:) bir iki ayar yedim ben öyle ilk günler sonra rahatla handan dedim, rahatla! 

*** 

sabah sabah sinemadan tavsiyelere tıkır tıkır kendini yazdırdı bu yazı. sebep? çünkü birazdan sinemaya gidip kurak günler filmini izleyeceğim. sonra onun hakkında da yazarım. 

fotoğrafsız oldu bu yazı çünkü hızlıca şimdi sonlandırıp kahvaltı yapacağım. 

*** 


bir okyanus havası alıp geldim: porto (1)

7 Aralık 2022 Çarşamba

porto
 şehrin göbeği burası, çık yukarı in aşağı sallan yuvarlan gez 
 

19 gün 

4 şehir 

netflişk yok, klasik kahvaltı yok, sabahları yoga yapacak mat/yer yok

ne var; saatlerce yürümek 

trenle köylerden geçip kasabaları gezmek 

düzeninin dışına çıkmak 

sabahları espresso & nata ile kahvaltı yapmak 



meşhur nata bu minik arkadaş 

3 ayrı dilde ( portekizce, ispanyolca, ingilizce) günaydın, merhaba gibi sözcükleri kullanmak 

lokal biralardan içip, turistik bölgeleri boşverip esnaf lokantalarında yemekler yemek 

hostellerde kalmak 

10 günde bir gün kendine lüks verip otelde kalmak

*** 

sonuç: seneyi seyahat ile kapatmaktan mutluyum. porto, braga, guimaraes, vigo (galisya) 

porto ve vigo diğerlerine göre nispeten büyük şehirler. 

istanbuldan porto'ya direk uçuş var. bu yazıda birbirine karıştırmadan önce porto yazmaya çalışacağım. çalışacağım diyorum çünkü 19 gün uzun zaman ve bazan şehirleri birbirine karıştırabiliyorum. 

*** 

arkadaşlar porto yaşanacak şehir! nokta. vallaha uçaktan indiğinizde metro ile oteliniz / hosteliniz neredeyse oraya kolayca ulaşıyorsunuz. merkez trindada sayılabilir. oradan her yere yürüyerek gidebilirsiniz. aşağı indinizde nehrin kenarına yukarılara tırmandıkça şehrin az turistik taraflarını gezeceksiniz.  

ben müze gezmiyorum, market geziyorum. mercado dedikleri içinde hem yiyecek satılan hem de yemek yenilebilen pazarlara bayılıyor ve onları gezerken de yiyip içiyorum. 

ilk market: mercado bolhao. özellikle benim gibi bu  yağmurlu mevsimde gittiyseniz üstü kapalı pazarlar ve pasajlar gezmek  kurtarıcınız olacak. çünkü anacım onlar yağmura alışkın ama siz fena ıslanacaksınız:) bolhao markette biradan meşhur porto şaraplarına, turistik olan kağıdı da çikolatadan yapılmış likör tadımlarına, et ürünlerinden sebzeye her şey var. bir iki saat ayrılınabilir. 

alışveriş için acele etmeyin. fiyatı en uygun market pingo doçe. hah işte dönerken buradan canınız ne istiyorsa alırsınız. 

vallaha şekerim bu kahve barista işlerine bizim ülkede bu kadar önem atfediliyor, gezdiğim bütün bu şehir ve kasabalarda lokanta ve barların hepsinde yaşlı amcalar ya da teyzeler nefis  espressolar yapıyorlar hiç de bizim dövmeli kaslı baristalar gibi dünyanın en önemli işini yapıyor gibi görünmeden, 0.70 sent ödeyip içip çıkıyorsun. bitti. gözün açıldı, damağın kendine geldi,

evet, bizden ucuz kahve ve yemek! şöyle söyleyeyim, 5 euroya pirzola, hatta bütün et ürünlerini 5 euroya sabitlemiş cafe almada! bir sürahi sangria sanırım 6 euro idi. ayhh bak yine yemek girdi araya. porto'da yemek de içmek de çok keyifli. çılgınlar gibi yiyip içip 15 euro hesap verdiğinde 300 liraya ( ben 20 ye sabitledim kafamda euroyu) istanbulda pizza bile yiyemediğini anımsayıp mutlu oluyordum:))))) 

cafe almada, yazın bir kenara. 

sonra yine yürüyerek nehrin kenarına iniyorsunuz. ininceye kadar meydanlar ve parklar göreceksiniz. sonra terra nova var nehrin kenarında; orada mimi ile tanışıp italyan lezzetlerine ayırabilirsiniz bir öğünü. yukarı şehirden pahalı aşağı, ona göre.  ama terra nova'da bir kadeh şarap için. 

karşı  yaka şarap tadım şirketlerinin sıralandığı başka bir kasaba ama bingo köprüden yürüyerek geçip gezebiliyorsunuz. tadım turları ücretli tabii ki. vallaha benim şaraptan anlama seviyem ''ben sevdiysem güzeldir'' olduğu için katılmadım o turlara. oraları gezdim ama. mahzenlere girdim çıktım. sonra sokak kahvesinde oturup bira yudumladım. 

meşhur biralarının adı: super bock. 

meşhur tatlılarının adı: nata ( içi kremalı bir pasta, minik bişey ) 

şöyle bir şey var, porto ve vigo'da: hostellerde sabah 10 gibi yerel rehberler gelip ücretsiz tura katılmak isteyenleri alıp şehrin meydanından bir tura başlatıyorlar. tur ücretsiz ama tabii ki tur bitiminde bahşiş veriyorsunuz rehbere. bahşiş konusunu zaten onlar tur bitiminde söylüyor ama meblağa da ses edeni görmedim. 2.-2.5 saat şehrin belli başlı noktalarını gezerken kartlarını da veriyor indirimli şarap turu, restoran vs. bilgilerini de iletiyorlar. porto'da ingilizce anlatıyorlar ama mesela vigo meydanda sorduğum zaman tek dil ispanyolca dediler. 

porto daha iyi dil konusunda. portodan devam edeyim. 

porto tren istasyonu turistik bir nokta: duvarları ve tavanı hep mavi seramikten tarihlerinden enstantaneler anlatan tablolar. tren istasyonundan sonra büttün avrupada olduğu gibi katedral ve kale var. şehre kuşbakışı bakmak için ideal yerler. ben ziyadesiyle fazla katedral gördüğüm için içini pas geçtim artık bu gezide dini yapıların. 

ay ay ay bunlar şehrin içi! ben asıl bir otobüse atlayıp (mercado yazıyordu otobüste:)))) ve üç günlük sınırsız bilet vardı cebimde. 15 euroya havaalanında almıştım ) okyanus kenarına gidince pek bir mutlu oldum!:))) okyanus gören köylü! 

matosinhos:
fernando ve sevgilisinin mekanı 

 burası porto'nun okyanus kıyısında olan pazarı. okyanusun kenarında pazar mı olur diye diye gezdim vallaha! hem de ne biçim güzel olmuş. burası porto'nun en zengin tarafı. yazlıkları burada. işalla seneye buralarda bir yerde güneşleneceğim. 




porto nehir kenarı 

yazı çok uzadı. hap bilgileri verip devam edecek diyeyim. 

porto, çok güvenli bir şehir. insanlar her sorunuza dil bilmeseler dahi evrensel turist hali ile yol  ya da yemek sorduğunuzu anlayıp aynı dilde  işaretle:)))) yanıt veriyorlar. 

hosteller 20-25 bandına yükselmiş. günde 50 euro ayırın ortalama. tabii bazı günleri çok ekonomik geçirip ertesi gün kudurabilirsiniz:)))) 

unuttuğum bişeyler vardır ama portoya burada son vereyim. 

braga ve guimaraes ile devam edecek