niyet çapkınlık ise rodos değilse diğer adalara

30 Eylül 2016 Cuma
geziden  gelince hemen yazmak zor oluyor, e gezideyken zaten instagramda çoğu şeyi yazmış oluyorum ama yine de tıkır tıkır bir şeyler kendi kendini yazdıracak gibi. hadi bakalım. 

önce istanbul / mudanya; sonra bursa - bodrum. bodrumda bir kaç saat kaldım sadece; kahvaltı yapıp, para işlerini halledip çay kahve içtim. bodrumdan çıkış henüz bayram tatili sürdüğünden meşakkatli oldu. bayram tatillerinde bir yere gitmemek gerek ya neyse. kos benim bildiğim ada olduğundan hemen çantayı bir otele atıp buz gibi bira ile tatile başladım, tanıdıklara selam verip ertesi gün kahvaltımı yaptıktan sonra hoop hemen kalimnosa geçtim. kalimnos ilk bakışta harran tadında bir ada; sapsarı! orası liman bölgesi, adanın diğer tarafı biraz daha yeşil. ilk içki saatinde cafe sahibiyle sohbette otelim de ayarlandı mı, oohhh daha ne yapsın handan; plajda güneşlenip motosikletle oteline çıkmaktan başka. kalimnosta ya motosiklet ya da arabanız olacak yoksa limanide gezer durursunuz elbette taksi var ama taksiyle gezmek ne kadar keyifli olur bilmiyorum. kalimnosu sevmiştim; ilk gün bütün bir kalamarı buz gibi mythos bira ile mideye indirince daha bir sevdim. sonra sırasıyla balıklar, ahtapotlar, fix hellaslar, dere tepe keçi gibi gezip eleni'nin plajında ve başka plajlarda öğlen sıcaklarını atlatarak 3 gün kaldım. eh artık bu kadar yeter deyip şimdi lipsi, dedim. leros adasını pas geçtim çünkü küçük ve hakim olabileceğim bir ada istiyordum, leros lipsi'den büyük. bi bilet daha! lipsi. 

lipsiyi iner inmez sevdim. en beyaz en mavi en küçük adaydı şimdiye kadar gezdiklerimin içinde. ve herkes siestada iken bir uzeri ( meze evi ) bulup karnımı doyurdum akabinde de geceliği 25 eurodan 3* otelde yer:))) 40 tan açtı pazarlığı yorgo ama 25 e bağladık. lipsi küçük, otel pansiyon az fiyatlar ondan biraz pahalı, yoksa ben kalimnosta geceliği 15 eurodan kaldım. 

lipsi nefis bir ada; bir ucundan bir ucuna sallana sallana yarım saatte yürürsünüz, bu arada adada polis var artık. bu da böyle gereksiz bir bilgi olarak dursun burada.gereksiz olmayan polisin çok yakışıklı olduğuydu :)

afrodit otel bir aile işletmesi; baba patron; balkonda oturup geleni geçeni izleyip oyun oynuyor, anne mutfakta, yorgo resepsiyonda. tertemiz gayet güzel denizin dibinde bir otel. sezonda yer ayırtmadan gitmeyin. 


lipside bira 2.5 euro ahtapot 9-10 euro, köşedeki meşhur ahtapotçu ile pek anlaşamadım ben; siparişi iptal edip diğer ahtapotçuda aldım soluğu; abiler dil bilmiyor ama güler yüzlü ahtapotta ızgarada ve denizden o gün çıkmış; haşlanmış ahtapot yok bu adada! güzeldi. bir kaç çeşit başka meze de tattım. 

yunanistan adaları için genel olarak söyleyebileceğim bir şey var; standardın altında bir şey yemiyorsunuz ama her zaman daha iyisini bulmanız olası. 

iki gün kaldım lipside; köyün  meydanında despinanın cafesinde kahvaltı edip öğlen biraları içtim, akşamları limanide ahtapot yedim, sonra uyudum uyudum uyudum:) 

lipsi den sonra oradan datçaya geçerim düşüncesi ile symi / simi adasına gittim; symi adasını sevmedim. yokuş olmasını bir yana bırak insanı berbat. 2 euro deyip biraya 3 euro yazmalar hesaba  vs canımı sıktı symi, datçaya geçişte yok muymuş! hemen hızlıca karar verip en sevmediğim adada 41 euro lipsi / simi 30 euro adaya tepeden bakan ve bütün tatilim boyunca yediğim en pahalı yemeği yiyerek en çok parayı symi de harcayıp 13.5 euroya bir bilet alıp kendimi rodos adasına attım! ve ne iyi yaptım. çok eğlenceli iki gün geçirdim rodosta; 

rodos büyük bir ada; normal zamanda nüfusu 55.000, adada 5 yıldızlı otel ve casino var, e handan hostele ama hostelin suitine:) atar çantayı. suit ne ki? ay yalnız oda işte. iki gece 35 euro. sonrası gelsin 4 euro ayy çok pahalıymış bu ada nidaları ile rodosun lokal biralarından devirmeye:))) gezi otobüsüne atladım çünkü yürüyerek gezecek zamanım yoktu rodosu; 12 euro gezi otobüsü. iki tur attım:) malum yön duyum yok benim iki seferde ancak şu şurada bu burada diye kodlayabiliyorum kafamda. 

diğer adaların hiç birinde çapkınlık yapılacak bir kitle yok; hepsi yaşlı. bir tek rodosta gençler var. bu bilgi de dursun burada. 

rodos yine araba kiralanarak bir hafta koy koy köy köy taverna taverna gezilebilecek, nefis denizinde yüzüp eğlenceli geceler geçirilebilecek bir ada. yine gideceğim ben. 

en favori mekanım sokrates garden oldu; 7 euroya nefis bir kahvaltı, 5.90 a nefis kokteyller içince... gel de sevme! 

yoruldum, toparlayayım; 

niyetiniz dinlenmek, okumak ve uyumak ise; lipsi 

keçi gibi gezeyim kaya tırmanayım ise; kalymnos / kalimnos 

bodrumda gibi olayım, ama yunan adası olsun; kos 

eğlence, deniz, güneş, casino hepsi olsun; rodos 

hadi ben başka bir rotaya hazırlıklara 


önemli bir iki bilgi; izin kağıtlarına pek bakılmıyor bodrumda, ama çok kalabalık oluyor sıra, hafta içi geçmekte fayda var. 

symi deki manos iyice pahalı olmuş, diyorlar. ben gitmedim ama önünden geçtikte hep türkçe çalındı kulağıma 

bütçede en büyük harcama bilet paraları oluyor. ona göre hazırlayın kendinizi bir kaç ada gezecekseniz. 

rodosta old town dışında blue ferries bürsounda satılıyor gezi otobüsü bileti ve marmaris bileti. 

zaten blue ferries bir kurtarıcı:) her yere bileti oradan alıyorsunuz. 

yunan güzel, yunan temiz, yunan eğlenceli, lezzetli ve dürüst. 



keşifler keşifler keşifler sirkeci mansion hotel, red river bar

4 Eylül 2016 Pazar
istanbulda kimi semtler biri elinizden tutup gezdirmez ise kendiniz gezerken merkez caddesinden başka bir yeri  göremeyebilirsiniz üstelik o semt  hazineler barındırırken, işte sirkeci de benim için öyle bir semt.  5 - 6 sene önce sirkeci garından trene binip selanik'e gitmiştim; sonra can oba açıldı; oraya yemek yemeğe gittim sık olmasa da düzensiz aralıklarla sonra zeynep ile tanıştım ve zeyno tutup elimden bana sirkeci hazinelerini / hanlarını tanıttı, anlattı... sonra biliyorsunuz bunun sergisini bile açtı zeyno büyük bir emek harcayarak; sergi açıldı, arada lafladık, can beyi  uzun zamandır görmüyordum onu gördüm, lafladık ayaküstü başka projeler konuştuk kahve içtik. sonra artık bir kadeh soğuk bir şey içelim deyince agah bey girdi devreye, önce benim gezerken hakikaten bu kadar şık bir otel olmasına hem şaşırdığım hem de ilk fırsatta kalma isteğimi dile getirdiğim sirkeci mansion hotel'i gezdik sonra yine aynı grubun bünyesinde olan red river barda çeşit çeşit biralara kalamarı eşlik ettirdik. 

sirkeci mansion hotel  gayet şık ve lüks bir otel; dünyanın da ödülünü almış, deluxe odaları tam sevgili atmalık!:) masaj spor salonu hamam ne isterseniz var e havuz da var ama öyle büyük bir şey beklemeyin ama teras manzarası hala aklımda. zengin olunca hep otelde yaşayacağım bir hafta da mansion hotel'de kalıp red river barda yiyip içeceğim. ay hayali bile güzel. otele giderseniz agah beyi sorun/bulun; arzu ederseniz ve zamanınızı uydurabilirseniz size bir sirkeci turu yaptırsın, efsanelerini ve tarihini anlatsın. bana da haber verin belki gelirim; sonra yine red river bara kurulup o çıtır çıtır kızartılmış kalamarları yuvarlayalım. aklım kalamarda hala ve bir daha gideceğim. şimdi red river barın niye üstünde bu kadar duruyorum; şu anda ne yazık ki istanbulda bir çok meyhanede bile öyle temiz yağda tava edilmiş kalamar bulamıyoruz da ondan. tamam ben de biliyorum buz kalamar, kim denizden çıkma kalamar kullanıyor istanbulda, hele ki burası bar bu da atıştırmalık, benim için buz olması ikinci planda kaldı yanında gelen taratorun lezzeti ve altın  gibi kızartılmış olması ve elbette marinesi iyi yapıldığından lastik gibi olmaması. sonra şefleri ile de bunları paylaştığımda yağlarının temiz olduğunu söyledi. eh aklın yolu bir. çok basit gibi görünen ayrıntılar belirliyor kaliteyi. red river barı gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum. 

keşifle kalın