kalbimi kıracak bir şey daha varsa o da gelsin; dağlandı kalbim daha fazla acı çekemem! arada çıkar iyi olur

21 Haziran 2019 Cuma
ne bitmez bir haziran! bitse de gitse ve bu sıkıntılı ayı hafızamdan silsem... 

çok sıkıldım çok üzüldüm neresinden başlayıp anlatsam; anlatmasam yazmasam kafada dönüp duruyor kımıl kımıl beynimi yiyor olanlar. 

önce jön hastalandı. geçer dedik geçmedi, bandırma, bursa veteriner fakültesi bir takım özel klinikler... ki bu işin kötülerine dilemediğim kötülük kalmadı! olmadı, iyileşmedi yavrumuz. en son bulduğumuz veteriner çok iyiydi ama geçen üç hafta ve yanlış tedaviler jön'ü bitap düşürmüştü. kaybettik. acımızı anlatacak sözcüğü bulabileceğimi, cümleyi yazabileceğimi sanmıyorum. evimizin bir ferdiydi ama en çok deniz'in oğluydu. 40 yaşında dalyan gibi kardeşimin çektiği acıyı görmek tarif edilemez bir acı yaşattı, bana. umarım bir daha böyle bir acı görmem. kardeşlerime ayrı içim yandı, jön'e ayrı. 

bu kayıp bana şunu öğretti; yok, hayat kısa yaşayın falan demeyeceğim. o değil, bir kaybın en büyük acısını onun en yakınındaki çekiyor. ikinci üçüncü beşinci halka insanlar değil. evet, onlar da çekiyor kayıp esas en yakınını vuruyor. bir twit vardı kimin yazdığını anımsayamıyorum şimdi kusura bakmasın '' yas evinde normal davranıyorsun, acı çekmiyorsun sanıyorlar.'' diye, uzun uzun babası ölünce büyük abi olarak hoca, cenaze vs. işlerini hallederken takındığı vakur tavrın etraftaki bakışlardan sanki  babasına üzülmediği gibi algılandığından bahsediyordu ki... çok doğru. birinin normal davranması gerekiyor. birinin yapılacakları yapması gerekiyor. 

bir iki söz de veterinerlere ve  veteriner olmak için okuyanlara edeceğim. önce işinizi iyi öğrenin sonra para gelecektir. iş bilmeden hemen para kazanmak isterseniz sonrasında bolca beddua alacak ve hatta dava açılacaktır size. neden mi? jön' e yeteri kadar ilaç verilip adam gibi röntgen film neyse işte adı çekilse bizim hergele oğlumuzun çorap yuttuğu için sıkıntı yaşadığı anlaşılacak, operasyon yapılıp çorap alınacak  şimdi koşup oynuyor olacaktı. ama iş bilmeyen hekim ve nöbetçi bursa veteriner hastanesi  stajyerleri sürekli parazit üstünde durup tam bir teşhis koymadan serum + antibiyotik ile hayvanı gerekli tedaviden mahrum bırakmasa şimdi yaşayacaktı, oğlumuz. 

bu bilgileri de en son ulaştığımız veteriner hekim mehmet bey verdi bize, otopsi yaptıktan sonra. 

içim yanıyor. tek tesellim jön'ün bir senelik kısa yaşamının gayet güzel keyifli ve bütün ailemiz tarafından çok sevilerek geçmiş olması. 

*** 

bu ay yaşadığımız bu kayıp yetmemiş olacak ki; dün akşam benim zamanında sakinliğine yavaşlığına takılıp ''hımbıl'' lakabı taktığım uzun yıllardır tanıdığım bir çok şey paylaştığım bir arkadaşımın son bir senedir mücadele verdiği hastalıktan kurtulamayıp yaşamını kaybetmesi oldu. yusuf öldü. bunu görünce vücudum beynim sanırım bir saatliğine uyuştu, bir süre gözümü açmadım, açtığımda 1 saate yakın bir zaman geçtiğini gördüm hayretle. yusuf benden sadece 2 yaş büyüktü. 

*** 

esmer hasta. esmer iki ay oldu yüzünü göstermiyor bana. sesini duyuyorum. ameliyat oldu. direniyor, savaşıyor. esmer iyileşecek. 

*** 

annemi aradım dün gece, yusuf'u tanımıyor ama yakınlarını tanıyor. annem bana izmirdeki anneannemin yaşıtı fatma teyzenin nam ı diğer fatma baco'nun öldüğünü söyledi. üzüldüm. 

*** 

kalbim kırıldı hayata karşı. bu kadar acı... bu kalp kırıklığı hissini en son prag^da iki büklüm dilenenlere karşı yaşamış; dilenin, hırsızlıkta yapın, karnınızı doyurun, olan olmayanla paylaşacak, başka yolu yok ama gözünüzü seveyim kimsenin karşısında iki büklüm eğilip, dilenmeyin. bu kalbimi kırıyor, demiştim. kimse kimsenin önünde eğilmemeli. işimizi yapıyor ekmeğimizi kazanıyoruz, ne işsizlik ne çıkarılan savaşlar ne de siyasi krizlerde hiç bir dahlimiz yokken işsiz evsiz ekmeksiz bırakabiliyor / kalıyoruz. eğilmeden yaşamımızı sürdürmeliyiz. 

şimdi kat be kat fazla kalbim kırıldı. iyi miyim? hayır. kötü müyüm? evet. normal iş ev hayatımı devam ettirebilmem iyilikse bir nebze iyiyim, evet. ama neşem yok, keyfim yok. 

*** 

işte böyle. kendimi onarmam, gerek. bunun için dün bana seyahat iyi gelecektir, diye bilet aldım bükreş - belgrad hattına. yani ben almadım tabii sevgili dostum canan sağ olsun kartlarımın alışverişe kapalı olması, benim tarih değişikliği vs. gibi bütün kafa karışıklıklarıma sabırla yaklaşarak bir kaç denemeden sonra biletleri aldı. teşekkürler canan. 

istanbul - bükreş 
bükreş - belgrad 
belgrad - istanbul olacak gezinin rotası. yine iki başkent yani. bükreş için notlar alırken bıraktım not almayı ve bu satırları yazdım. yoksa kafamın içi kıvıl kıvıl bu cümlelerle... 

*** 

45 yaşındayım, seyahatin son günü olan 21 temmuzda 45 bitiyor 46'ya giriyorum. hayatımda bu kadar üzüldüğüm bir zaman olmamıştı. yaşlanıyoruz ve yine eski bir ekşi sözlük yazısı geliyor aklıma, carlos'un yazdığı, mealen yaşlanmak ve ceketin yakasındaki toplu iğne deliklerinin çoğalması gibi bir başlıktı. yaşlandıkça gittiğin cenazeler artıyordu anlatılan. ne yusuf'un ne de fatma baco'nun cenazesine yetişemedim. 

*** 

şimdilik kendimi tamire uğraşıyorum. ne kadar sürer bilmiyorum. 

sevdiklerinize iyi davranın ve tabii ki kendinize. 


kısa kısa hayattan

9 Haziran 2019 Pazar
aslında sahillerden, hemen hemen her gün bir film izlediğim için filmlerden, yemeklerden ve daha bir çok şeyden bahsetmek istiyorum ama köpeğimiz jön hasta; canım bunların hiç birini yazmak istemiyor. jön iyileşsin keyfimiz yerine gelsin, o zaman denizle savaşan çocukları, köydeki evimizin etrafının evlerle dolup taşmasını ve benim artık o kadar da sevememem orayı üzerine belki bir yazı tıkırdatırım. 

bir insan sahilde oynayan çocuğunu neden üstelik bağırarak dakikada 15 sefer çağırır ki? bütün çocukların adını öğrendim, anneler neden bu kadar bağırıyor, hiç çözemedim. yüzme bilmeyen çocuklar denizin bir metre içinde neden çığlık atıyor sürekli onu da çözemedim. yani demem o ki eskiden sessiz sakin köy bu tatilde alabildiğine kalabalıklaşmıştı. ha bir de küçük ve ucuz olan zincir marketlerden biri açıldı ve üç gün içinde raflar boşaldı! su kalmadı, ekmek kalmadı, tavuk hiç! yanındaki bakkala geçmiş olsun, sahildeki bakkal pek etkilenmedi çünkü o bira satıyor. 

netflix ve film modu sitelerinden dünyanın filmini izledim. susan sontag kitabı az kaldı, bitti bitecek. yky den üç yeni kitap aldım, biri turgut uyar, göğe bakma durağı, öteki tomris uyar metal yorgunluğu adlı öykü kitabı, sonuncusu marcel proust kibarlar alemi/ kayıp zamanın izinde. yky sevdiğim kitapçılardan, tabii ki önce kuaför sonra yky sonra da bir cihangir turu atıp döndüm eve. a evet, erken döndüm. çünkü dün ve bugünün trafiğine girmeye hiç gerek yok. bebek otel kapandı yerine yenisi bile açıldı ama basından duyduğum kadarıyla kapıda üstünüzü başınızı beğenmezlerse içeri almayan abiler varmış. gitmem. divan brasserie var mis gibi, likörlü vişnelerine bayılıyorum. e zaten beş seneyi geçti istanbulda yaşadığım süre, artık yeni keşiflerden çok tanıdığım bildiğim rahat ettiğim mekanlara gidiyorum çokça. piola başta, sonra akmerkez var divanların hepsi ve daha  bir iki yer daha. 

çorluya kısa bir seyahat yaptım, north shield kapalı olunca hilton otelinin barında bir iki saat bekledim kardeşimi. güzeldi. sonrası çorlu - bandırma - bursa hattı ki ben ilk defa galibolu / lapseki feribotu ile yolculuk yaptım. güzeldi. 

lipsi ve rodos istiyorum bu yaz güneşlenmek ve  ahtapot ızgara yiyip lipside, sokrates garden rodos'ta limon ağaçlarının altında kahvaltı yapmak ve nefis kokteyllerinden içmek için. ki ben kokteyl içmeyi aman aman sevmememe tercih etmememe rağmen. öyle iyi yani. o hatta bir çok adayı gezdim ama tekrar tekrar gitme isteği bir lipsi uyandırıyor bende küçüklüğü, sevimliliği, nefis plajı, akşamına ahtapot ızgarası, despinanın nefis kahvaltıları ile bir de rodos; rodos merkezden çok bu kez bir köyünde kalıp gerçekten dinlenmek, okumak, güneşlenmek, öğle uykularına doyup, akşam bir elbise bir sandalet ile güneşi batırmak istiyorum.  

haziran geldi, bu gidişle temmuz da gelir ve ben bir yaş daha yaşlanırım. hadi bakalım. kendime hediye alayım en iyisi temmuzda. 

şimdi gidip spor yapayım, sonra kahvaltı, sonra semt pazarı. plan bu. 

günaydın