evet, zor olsa da yazacağım. bugün 4. gün; cuma cumartesi pazar pazartesi
***
step by step yani adım adım hissettiğim, öngördüğüm adımlar atılıyor. sabah, günlüğün 3.5 yazısını yazdıktan sonra şöyle bir çıktım dolaşmaya. malum, bünye spora alışmış, en azından yürümem gerek.
mecidiyeköy meydana kadar çıktım. rossmanndan şampuan, sıkça değiştirmek için bir kaç diş fırçası, sıkça kremlemek için el kremi vs. derken bir torba alışveriş yaptım. oradan gayrettepeye geçerken elimdekileri tanıdık bir ocak başına bıraktım. evimin salonu gibi rahat ettiğim piola'ya uğradım. keyifsizlerdi. bir espresso içtim. bu zamanları hep beraber atlatacağız, deyip çıktım ama canım da epeyi sıkıldı.
lokantalar ilk etkilenen yerler; insanlar ya evden çalışıyor ya da dışarıda yemektense evinden getiriyor.
sonra alışverişimi şok marketten su vs. alıp tamamladım.
kafamda deli sorular. karantina başlarsa - başlamadan annemi buraya getirmeliyim- ne yaparım diye çözüm yolları ürettim.
şarap içip film izledim. bir yandan da sosyal medyadan bütün gelişmeleri takip ettim, ediyorum.
evde yeterli su, temizlik malzemesi, temel gıda var.
arkadaşlarımı arayıp sohbet ettim. siz de arayın. tanışmadığınız ama instagramdan takip edip yakınlık hissettiğiniz insanları bile bir mesajla olsa bile arayın, sorun. çok farklı değil yüz yüze tanışmakla; bu da yeni bir yakınlık kurma şekli. tabii ki samimiyeti abartmamak ve görgü sınırları içinde.
zor günler geçiriyoruz, sakin kalarak daha az zararla geçirmenin yollarını hep beraber bulacağız.
iyilikle kalın.
yolda olmak; ne muhteşem bir duygudur.
korona günlükleri 3,5
Posted by
Handan
günaydın. niye 3,5; çünkü henüz sabah çok erken, gün içinde ne yaptım ne ettim yeni bir yazı daha atabilirim. gelelim bu sabaha.
5 gün yıllık izin aldım. tabii ki yine erkenden uyandım. saat 9.19 şu anda ve ben duş almış, kahve demlemiş az biraz gazetelere bakmış bir halde oturuyorum.
vaka sayısı yükseldi. bara pavyona kapatma kararı geldi ki; kahveler kapanmadıktan sonra bunun tek başına işe yarayacağını düşünmemekle birlikte hızlıca ulan şu içkili yerleri bir kapatalım, diye alındığı da çok belli. pavyon meselesine akşamdan beri gülüyorum:)
bugün köfte var menüde. buzlukta hazır köfte vardı onu çıkardım. yine yoğurt yine salata tabii ki yanında.
kahvaltıda tulum peynirli domatesli tost, yeşil ve siyah zeytin, kahve. evde bolca bitki çayı var. dün elma çayı yaptım ama çok sevmedim açıkçası. benim kendi yaptığım elma, tarçın, karanfil karışımlı çay çok daha güzel oluyor. ama bu poşet çayları da bitireyim bari, evdeyken.
dün gece patriot's day adlı filmi izledim. 2013 boston patlamasını anlatıyor film. yalnız ben bu patlamayı hiç anımsamıyorum. sully filminin konu aldığı uçağı hudson nehrine indiren pilotu ve olayı 2009 da olmasına rağmen anımsıyorum ama bu boston patlamasını, yok. enteresan bir hafızam var.
neyse, geleyim filme. ben beğendim filmi; polisin beceriksizliğini açık açık gösteren sahnelerde de off ya bu kadar da olmaz, diye söylenirken buldum kendimi. bir de bu teknolojide bulunamayacak suçlu olmadığını anladım. çünkü her yer kamera her yer görüntü. yeter ki bulmak isteyin.
iki saati geçen zamanına karşın hiç sıkılmadan, izledim filmi. tavsiye ederim.
***
bugün biraz twitterda bolca bahsi geçen online müze ve konser sayfalarda dolanmayı düşünüyorum.
hadi bakalım, iyi haftalar
dikkat edin kendinize
5 gün yıllık izin aldım. tabii ki yine erkenden uyandım. saat 9.19 şu anda ve ben duş almış, kahve demlemiş az biraz gazetelere bakmış bir halde oturuyorum.
vaka sayısı yükseldi. bara pavyona kapatma kararı geldi ki; kahveler kapanmadıktan sonra bunun tek başına işe yarayacağını düşünmemekle birlikte hızlıca ulan şu içkili yerleri bir kapatalım, diye alındığı da çok belli. pavyon meselesine akşamdan beri gülüyorum:)
bugün köfte var menüde. buzlukta hazır köfte vardı onu çıkardım. yine yoğurt yine salata tabii ki yanında.
kahvaltıda tulum peynirli domatesli tost, yeşil ve siyah zeytin, kahve. evde bolca bitki çayı var. dün elma çayı yaptım ama çok sevmedim açıkçası. benim kendi yaptığım elma, tarçın, karanfil karışımlı çay çok daha güzel oluyor. ama bu poşet çayları da bitireyim bari, evdeyken.
dün gece patriot's day adlı filmi izledim. 2013 boston patlamasını anlatıyor film. yalnız ben bu patlamayı hiç anımsamıyorum. sully filminin konu aldığı uçağı hudson nehrine indiren pilotu ve olayı 2009 da olmasına rağmen anımsıyorum ama bu boston patlamasını, yok. enteresan bir hafızam var.
neyse, geleyim filme. ben beğendim filmi; polisin beceriksizliğini açık açık gösteren sahnelerde de off ya bu kadar da olmaz, diye söylenirken buldum kendimi. bir de bu teknolojide bulunamayacak suçlu olmadığını anladım. çünkü her yer kamera her yer görüntü. yeter ki bulmak isteyin.
iki saati geçen zamanına karşın hiç sıkılmadan, izledim filmi. tavsiye ederim.
***
bugün biraz twitterda bolca bahsi geçen online müze ve konser sayfalarda dolanmayı düşünüyorum.
hadi bakalım, iyi haftalar
dikkat edin kendinize
korona günlükleri ( 3)
Posted by
Handan
15 Mart 2020 Pazar
sessiz sakin bir pazar sabahından, günaydın. dün organik tavuk pişirmiştim. önce kısaca onun tarifini vereyim.
ben migrostan aldım, organik tavuğu. sızma zeytinyağı, ki buraya da kısa bir parantez açayım; bu ara kristal organik sızma kullanıyorum, tadına bayıldım, bir süre bunu kullanacağım çünkü bir kaç şişe almıştım. hah sızma zeytinyağı, taze kekik, sarımsak, pul biber, tuz, tane karabiber ile marine ettim. 200 derecede bir saat pişirdim. tepsiye bir kaç patates ve kiraz domates de koydum. onlar da tavuğu kurumasını engelledi. gayet leziz ve kolay bir yemek oldu.
***
dün the valhalla murders adlı diziyi izledim. 8 bölüm dizi, izlanda'da geçiyor. ilk başta biraz izlanda görürüm diye başladım, açıkçası. sonra konu sardı izlemeye devam ettim ama anacım bu nordiklerin polisiyeleri bize göre gayet basit. ben ikinci bölümde cinayetlerin neden işlendiğini çözdüm. ve evet, yanılmadım. sonra çeşitli uzatmalarla dizi 8 bölüm sürdü ama 4 bölüm bile olsa yetermiş yani. manzaralar harika. çok farklı bir coğrafya izlanda ve insanı bizim alışamayacağımız kadar soğuk. kimse kimseyi kapıya kadar uğurlamıyor bile. dedektiflerin yaşamları ve hikayeleri hep havada kaldı, dizide. sadece birinde gerçekten şaşıracaksınız. ben şaşırdım ya da öyle diyeyim.
böyle boş günlerde izlenir. ama daha iyi polisiyeler izledim, o başka.
***
bugün menüde ne var?
roka salatası
tavuklu soğuk sandviç
yoğurt
***
eataly'den sebze sosu almıştık, esmer ile klasik zorlu turumuzu yaparken. klasik de şu; happy moon's da o tatlı yiyor, panna cottalarına bayılıyor ki ben panna cotta'yı tatlıdan bile saymam:) ben içkimi içiyorum. sonra eatlay'den artık günümüze göre ekşi mayalı ekmekten tutun da kahveye şaraba ya da soslara uzanan bir alışveriş yapıyoruz. hah işte o soslardan biriyle kuru fasulye pişirmiştim. diğeri dolapta duruyor. ne yapsam, diye düşünüyorum.
***
evde her bölüm arası kalkıp ufak tefek işler yapıyorum. kolonyalı mendil tüketimim had safhada. bir kaç paket daha alayım. bugün bir de şef'i görmeye gitmeyi düşünüyorum. çok özlüyorum oğluşu ya bildiğiniz gibi değil.
***
radyo eksen dinleyip medya turu yapıyorum. türkiyedeki vaka sayısı henüz resmi rakamlarda 5. umarım artmaz, deyip bu tatsız sayı mevzunu kapatıyorum.
***
pazara çıkmak mı çıkmamak mı açıkçası karar veremediğim bir konu. bir çok insanın dokunduğu sebze meyveyi almak pek doğru değil gibi. metro gibi büyük bir markete gitmek daha mı doğru olur, emin olamadım.
***
bugünü bir başka bir dizi ya da film bulup onu izlerken arada çamaşır asarak evin orasını burasını silerek geçireyim.
***
evden çalışmak nasıl bir şey bilmiyorum ben, bildiğim şu ki bu hafta çalışmamayı aslında biraz da emekli olunca her daim seyahate gidemeyeceğime göre evde olmayı tecrübe edeceğim. bakayım nasıl olacak. evde okunmamış kitaplarım, internette izleyebileceğim onlarca binlerce film dizi var ama bunlarla hayat geçmeyeceğini tabii ki biliyorum. emekli olunca açmayı düşündüğüm galeri ( sanat) için okumalar yapayım, en iyisi. genç sanatçıların üretimleri ile başlamayı düşünüyorum. hadi bakalım. makina durdu, çamaşırları asayım.
***
iyi pazarlar
ben migrostan aldım, organik tavuğu. sızma zeytinyağı, ki buraya da kısa bir parantez açayım; bu ara kristal organik sızma kullanıyorum, tadına bayıldım, bir süre bunu kullanacağım çünkü bir kaç şişe almıştım. hah sızma zeytinyağı, taze kekik, sarımsak, pul biber, tuz, tane karabiber ile marine ettim. 200 derecede bir saat pişirdim. tepsiye bir kaç patates ve kiraz domates de koydum. onlar da tavuğu kurumasını engelledi. gayet leziz ve kolay bir yemek oldu.
***
dün the valhalla murders adlı diziyi izledim. 8 bölüm dizi, izlanda'da geçiyor. ilk başta biraz izlanda görürüm diye başladım, açıkçası. sonra konu sardı izlemeye devam ettim ama anacım bu nordiklerin polisiyeleri bize göre gayet basit. ben ikinci bölümde cinayetlerin neden işlendiğini çözdüm. ve evet, yanılmadım. sonra çeşitli uzatmalarla dizi 8 bölüm sürdü ama 4 bölüm bile olsa yetermiş yani. manzaralar harika. çok farklı bir coğrafya izlanda ve insanı bizim alışamayacağımız kadar soğuk. kimse kimseyi kapıya kadar uğurlamıyor bile. dedektiflerin yaşamları ve hikayeleri hep havada kaldı, dizide. sadece birinde gerçekten şaşıracaksınız. ben şaşırdım ya da öyle diyeyim.
böyle boş günlerde izlenir. ama daha iyi polisiyeler izledim, o başka.
***
bugün menüde ne var?
roka salatası
tavuklu soğuk sandviç
yoğurt
***
eataly'den sebze sosu almıştık, esmer ile klasik zorlu turumuzu yaparken. klasik de şu; happy moon's da o tatlı yiyor, panna cottalarına bayılıyor ki ben panna cotta'yı tatlıdan bile saymam:) ben içkimi içiyorum. sonra eatlay'den artık günümüze göre ekşi mayalı ekmekten tutun da kahveye şaraba ya da soslara uzanan bir alışveriş yapıyoruz. hah işte o soslardan biriyle kuru fasulye pişirmiştim. diğeri dolapta duruyor. ne yapsam, diye düşünüyorum.
***
evde her bölüm arası kalkıp ufak tefek işler yapıyorum. kolonyalı mendil tüketimim had safhada. bir kaç paket daha alayım. bugün bir de şef'i görmeye gitmeyi düşünüyorum. çok özlüyorum oğluşu ya bildiğiniz gibi değil.
***
radyo eksen dinleyip medya turu yapıyorum. türkiyedeki vaka sayısı henüz resmi rakamlarda 5. umarım artmaz, deyip bu tatsız sayı mevzunu kapatıyorum.
***
pazara çıkmak mı çıkmamak mı açıkçası karar veremediğim bir konu. bir çok insanın dokunduğu sebze meyveyi almak pek doğru değil gibi. metro gibi büyük bir markete gitmek daha mı doğru olur, emin olamadım.
***
bugünü bir başka bir dizi ya da film bulup onu izlerken arada çamaşır asarak evin orasını burasını silerek geçireyim.
***
evden çalışmak nasıl bir şey bilmiyorum ben, bildiğim şu ki bu hafta çalışmamayı aslında biraz da emekli olunca her daim seyahate gidemeyeceğime göre evde olmayı tecrübe edeceğim. bakayım nasıl olacak. evde okunmamış kitaplarım, internette izleyebileceğim onlarca binlerce film dizi var ama bunlarla hayat geçmeyeceğini tabii ki biliyorum. emekli olunca açmayı düşündüğüm galeri ( sanat) için okumalar yapayım, en iyisi. genç sanatçıların üretimleri ile başlamayı düşünüyorum. hadi bakalım. makina durdu, çamaşırları asayım.
***
iyi pazarlar
korona günlükleri ( 2)
Posted by
Handan
14 Mart 2020 Cumartesi
dün akşam yazıyı yazıp bloga attıktan sonra kardeşim aradı. çikolatanı getireyim, deyince hemen gel, dedim:))) kocaman bir çikolata ve daha bir kaç hediye ile geldi. yakın zamanda seyahatten dönmüşlerdi. sarılmayı bırak tokalaşmadık bile:(
***
dün gece lost girls adlı filmi izledim. adından da anlaşılacağı üzere kayıp bir kızın hikayesini anlatıyor. filmi değerli kılan gerçek hayattan olması. 1.32 dakika film. içiniz sıkılıyor izlerken kadınlar adına, insanlık adına. kayıp olgusu başlı başına insanın en zor başa çıktığı olgu, zira. bir insana ne olduğunu bilmemeniz kadar yıpratıcı bir duygu yok. bildiğimiz bir durum ve duygu için alışmak, baş etmek gibi yaşamsal savunmalar geliştirebiliyoruz, geliştirmek zorunda kalıyoruz. ancak, kayıp çok zor bir durum. filmi izleyin, kayıp insanların peşinden koşan insanlara bakış açınızın değişeceğine inanıyorum.
***
bu sabah şok markete su, maden suyu vs. almaya gittiğimde kasiyerin eldiven taktığını gördüm. başka, mesela mağazanın dezenfekte edilmesi gibi bir önlemin alınıp alınmadığını sorduğumda ''hayır'' yanıtını aldım. marketlerin biraz daha dikkatli olması gerekiyor. buradan seslenmiş olayım.
***
kahvaltımı çoğu zaman olduğu gibi evde yaptım. roka, tulum peyniri, ceviz, çay, pide, zeytin, sızma ile klasik ve leziz bir kahvaltı yaptım. akşamdan marine ettiğim organik tavuğu soğan, sarımsak ve patates eşliğinde fırına atıp, koltuğuma kuruldum. şimdi film ya da dizi izleyeceğim.
***
istanbul ile herhangi bir sineması tiyatrosu galerisi vs. ve vb. sosyalleşecek yeri olmayan her yer eşitlendi. mail kutum mola mailleri ile doldu. film festivali ertelendi, arter bir süre kapattı kapılarını, konserler galalar vs vs vs nisana kadar ertelendi; dışarı çıkmak için bir sebep kalmadığı gibi manası da yok. sakin olup evimizde kendi kendimize yetip bu süreci atlatmalıyız.
***
kendime yarattığım işler;
* gardrop düzenleme; hazır bahar gelmişken bir elden geçireyim. tertemiz mis gibi olsun gardrobum:)
* kitaplığı düzenleme; bak bu da mühim.
* evi yavaş yavaş elden geçireyim. yollukları yıkamakla başladım. bu seyahat olmadan geçireceğim yıllık izni eve ayırayım.
aklıma başka iş gelmiyor. bol bol uyuyup telefonda arkadaşlarımla sohbet edeyim:)
hafta içi mesai saatinde yine de kısa bir yolculuk yaparak köye gitsem... çok sorun olmaz sanırım. budo gemileri dezenfekte etmiştir / ediyordur değil mi? dur arayıp sorayım.
günaydın herkese
hadi ben film izlemeye
***
dün gece lost girls adlı filmi izledim. adından da anlaşılacağı üzere kayıp bir kızın hikayesini anlatıyor. filmi değerli kılan gerçek hayattan olması. 1.32 dakika film. içiniz sıkılıyor izlerken kadınlar adına, insanlık adına. kayıp olgusu başlı başına insanın en zor başa çıktığı olgu, zira. bir insana ne olduğunu bilmemeniz kadar yıpratıcı bir duygu yok. bildiğimiz bir durum ve duygu için alışmak, baş etmek gibi yaşamsal savunmalar geliştirebiliyoruz, geliştirmek zorunda kalıyoruz. ancak, kayıp çok zor bir durum. filmi izleyin, kayıp insanların peşinden koşan insanlara bakış açınızın değişeceğine inanıyorum.
***
bu sabah şok markete su, maden suyu vs. almaya gittiğimde kasiyerin eldiven taktığını gördüm. başka, mesela mağazanın dezenfekte edilmesi gibi bir önlemin alınıp alınmadığını sorduğumda ''hayır'' yanıtını aldım. marketlerin biraz daha dikkatli olması gerekiyor. buradan seslenmiş olayım.
***
kahvaltımı çoğu zaman olduğu gibi evde yaptım. roka, tulum peyniri, ceviz, çay, pide, zeytin, sızma ile klasik ve leziz bir kahvaltı yaptım. akşamdan marine ettiğim organik tavuğu soğan, sarımsak ve patates eşliğinde fırına atıp, koltuğuma kuruldum. şimdi film ya da dizi izleyeceğim.
***
istanbul ile herhangi bir sineması tiyatrosu galerisi vs. ve vb. sosyalleşecek yeri olmayan her yer eşitlendi. mail kutum mola mailleri ile doldu. film festivali ertelendi, arter bir süre kapattı kapılarını, konserler galalar vs vs vs nisana kadar ertelendi; dışarı çıkmak için bir sebep kalmadığı gibi manası da yok. sakin olup evimizde kendi kendimize yetip bu süreci atlatmalıyız.
***
kendime yarattığım işler;
* gardrop düzenleme; hazır bahar gelmişken bir elden geçireyim. tertemiz mis gibi olsun gardrobum:)
* kitaplığı düzenleme; bak bu da mühim.
* evi yavaş yavaş elden geçireyim. yollukları yıkamakla başladım. bu seyahat olmadan geçireceğim yıllık izni eve ayırayım.
aklıma başka iş gelmiyor. bol bol uyuyup telefonda arkadaşlarımla sohbet edeyim:)
hafta içi mesai saatinde yine de kısa bir yolculuk yaparak köye gitsem... çok sorun olmaz sanırım. budo gemileri dezenfekte etmiştir / ediyordur değil mi? dur arayıp sorayım.
günaydın herkese
hadi ben film izlemeye
korona günlüğü & karantina denemeleri (1)
Posted by
Handan
13 Mart 2020 Cuma
çin orası burası şurası italya derken, korona kapımıza dayandı!
bu hafta başında gelecek hafta okulların tatil olacağını, vaka sayısının artacağını falan öngördüm. az değil 30 yıldır devlette çalışıyorum. bu sabah daha çantamı kolumdan çıkarmadan, gelecek hafta için izin aldım. evde stok sağlam. eve geldim. orayı burayı kolonyalı mendille silip viskimi açtım. sanırım uzun yıllardan sonra ilk defa bir seyahat planım olmadan yıllık izin alıyorum. hiç bir planım, yok. evdeyim.
***
kendimce aldığım önlemleri paylaşayım; kuaföre gitmeyeceğim bu ay. manikür pedikür vs. yaptırmayacağım. tırnaklarımı kestim. saçlarımın da biraz beyazının görünmesi hiiç umurumda değil.
evde sürekli kolonyalı mendillerle temizlik yapıyor, çamaşır ve bulaşık makinasını sıkça çalıştırıyorum. zaten uzun zamandır işten eve geldiğimde üstümü başımı çıkarıp makinaya atıyordum. şimdi sadece değiştirdiğim eskiden 30 derecede yıkarken şimdi hassasları 40 diğerlerini 60 derecede yıkıyorum.
dışarıda pek yemek yememeye çalışıyorum, deniz ürünlerine bir süre ara verdim. hamsi ve istavrit hariç:) onlar bizim denizlerden. ithal ürünlere mola.
evde zaten yıllardır sıvı sabun kullanıyordum. devam.
açık bir şey almıyorum.
gelelim psikolojiye; garip bir his. yurt dışı şu an say ki yasak. zaten yasak da hani mühim bir şey varsa izin alınabilir de şu an için yok. e bodrum vs. için de hava limanına gitmek gerek. evde oturacağım. evde kitap okuyup, dizi, film izleyip ve tabii ki bolca yemek pişirip yiyip içip uyuyacağım. bir hafta sonra umarım çok kilo almış olmam. spor salonuna da ara verdim çünkü. orası da öğlen uğradığımda ek yeni tedbirler almış olsa da, uzun yürüyüşler yapacağım açık havada kapalı salona gitmeyeceğim bir süre.
sanırım gördüğümüz ilk salgın bu. kuş gribinde falan ne yaptık, hiç anımsamıyorum. demek ki sadece tavuk yemeyerek çok da hayatımıza bir etkisi olmadan geçmiş o zamanlar.
evdeyim. siz ne yapıyorsunuz, bi yazın bakalım.
bu yazılar karantina ( ki umarım olmaz) denemeleri diye gidecek. gitmesin.
bu hafta başında gelecek hafta okulların tatil olacağını, vaka sayısının artacağını falan öngördüm. az değil 30 yıldır devlette çalışıyorum. bu sabah daha çantamı kolumdan çıkarmadan, gelecek hafta için izin aldım. evde stok sağlam. eve geldim. orayı burayı kolonyalı mendille silip viskimi açtım. sanırım uzun yıllardan sonra ilk defa bir seyahat planım olmadan yıllık izin alıyorum. hiç bir planım, yok. evdeyim.
***
kendimce aldığım önlemleri paylaşayım; kuaföre gitmeyeceğim bu ay. manikür pedikür vs. yaptırmayacağım. tırnaklarımı kestim. saçlarımın da biraz beyazının görünmesi hiiç umurumda değil.
evde sürekli kolonyalı mendillerle temizlik yapıyor, çamaşır ve bulaşık makinasını sıkça çalıştırıyorum. zaten uzun zamandır işten eve geldiğimde üstümü başımı çıkarıp makinaya atıyordum. şimdi sadece değiştirdiğim eskiden 30 derecede yıkarken şimdi hassasları 40 diğerlerini 60 derecede yıkıyorum.
dışarıda pek yemek yememeye çalışıyorum, deniz ürünlerine bir süre ara verdim. hamsi ve istavrit hariç:) onlar bizim denizlerden. ithal ürünlere mola.
evde zaten yıllardır sıvı sabun kullanıyordum. devam.
açık bir şey almıyorum.
gelelim psikolojiye; garip bir his. yurt dışı şu an say ki yasak. zaten yasak da hani mühim bir şey varsa izin alınabilir de şu an için yok. e bodrum vs. için de hava limanına gitmek gerek. evde oturacağım. evde kitap okuyup, dizi, film izleyip ve tabii ki bolca yemek pişirip yiyip içip uyuyacağım. bir hafta sonra umarım çok kilo almış olmam. spor salonuna da ara verdim çünkü. orası da öğlen uğradığımda ek yeni tedbirler almış olsa da, uzun yürüyüşler yapacağım açık havada kapalı salona gitmeyeceğim bir süre.
sanırım gördüğümüz ilk salgın bu. kuş gribinde falan ne yaptık, hiç anımsamıyorum. demek ki sadece tavuk yemeyerek çok da hayatımıza bir etkisi olmadan geçmiş o zamanlar.
evdeyim. siz ne yapıyorsunuz, bi yazın bakalım.
bu yazılar karantina ( ki umarım olmaz) denemeleri diye gidecek. gitmesin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)