kivo, istanbul, modern sanat, ne diyorlar: bilinç akışı gibi sanki belki...

26 Nisan 2022 Salı
işaret fişeğini akın attı aslında yazının. akın, canım akın, beni hiç tanımazken sadece telefonda anlattığım olaylarda gidip valilikte beni savunan akın. yazıdan tabii ki haberi yok, işaret fişeği attığının hiç. 
afr.o.diz.y.a.k sofra 

evde kendime sofra hazırlamayı sonra da bunu bir kısım -eski tabii ki emekli oldum ya ben-  çalışma arkadaşlarımla paylaşmayı seviyorum. hem de öyle böyle değil çok kışkırtıcı çok edepsiz ve  birsel'in tabiriyle '' şşerefsiz'' ce! ahahahahha bugün de bu sofrayı birsel'e
 '' şşerefsizlikte bugün'' diye attım zaten. akın'a da attım, o da '' bu yeni yazının başlangıcı olacak gibi'' deyince başta söylediğim işaret fişeğini atmış oldu. müziği kapattım çünkü içimde artık yazının müziği çalıyordu ve başladım klavye tıkırdatmaya:))) 

*** 

bol bol ananas yiyin kızlar:)))! ben deniz türkali'nin kitabından öğrendim ananasın neye en çok faydalı olduğunu:)))) kitabı okuyun, okumazsanız bana itimat edin ve ananas yiyin.  * afro.d.iz.ya.k

*** 

kürşat başar 
geleyim dün gittiğim bedri baykam ve kürşat başar'ın konuşmacı olduğu şafak hanımın editör olduğu ( şafak hanım konuşmasında çok ama çok fazla ''hani'' sözcüğünü kullandı öyle kaldı aklımda) aldatmak konulu panele. 
aldatma mevhumunu tatmayan yoktur, diye düşünüyorum. orada da bu konuda olan fikirlerimi dile getirdim. şöyle ki; 
aldatan ve aldatılan her ikisi de olayın farkındadırç eğer ki alık seviyesinde bir zekaya sahip değilse:))) olay şu: aldatıldığının farkına vardığın zaman gereğini mi yapacaksın yoksa kulağının üzerine mi yatacaksın! olay soru hepsi bu. gereğini yaparsan bunun sonrasında olacaklara karşı çok güçlü olman gerekir. evliysen, boşanacak, sevgliysen ayrılacak ve sonrasında yalnızlık ve evliysen '' dul'' olma halinin bütün açmaz ve sosyal statünü kaybetmiş - onun eli bunun karısı filancanın eski kocası- titrlerinden azade bir yaşamı karşılayıp yaşayabilecek misin? soru ve durum net ve apaçık ortada. bunun doğusu, batısı yok. 

galeri gezmek, modern sanat vb. hepsinin bende tek tanımı var; '' kafa açıcı'' mekanlar. başka bir mana yüklemiyorum, farklı şeyleri ve objeleri görüp farklı fikirleri sıkılmayacağım uzunlukta anlatırlarsa dinlemek. ve evet çabuk sıkılıyorum. 
gelecek 20 yılda ilişkiler '' robot partnerler'' olayına evriliecek mi vs. tartışmasına beni zaman olarak çok ilgilendiremediği için akıl yormadım. bedri baykam, akıl yormuş yazmış, seversiniz sevmezsiniz o başka mevzuu ama kitap tuğla kalınlığında, meraklısına. 

kürşat başar'ı ben okumayı bıraktığım ya da kaybettiğim zaman diyeyim, siyah saçlıydı:))) panelin yapılacağı salona girdiğimde ya ben bu adamı bir yerden tanıyorum hissi geçse de içimden üstünde durmadım, olur tanırım modern sanat fuar vs. ta ki konuşmacı olarak oturup önünde ismini görene dek! aaaaa!!... 
*** 

bişey yazmama gerek olmadığını sanıyorum 
***


canım şef. 
geldiğinde iki aylıktı. işin dışında bütün zamanımı onunla geçiriyordum. şimdi de bulduğum her fırsatta gidiyorum seviyorum oynuyoruz. 
*** 

canım kivo! 
anlatmaya sözcük bulamadığım bir durum. ilk ilk ilk! nasıl bu kadar güzel bir bebek olabilir nasıl!? ilk kez teyze oldum! ahahahahahah kelimenin tam anlamıyla ' emekli bir teyze''yim artık. kırmızı saçlarımı sevdiğini biliyorum kivo'nun ve ben ona olan sevgimi anlatmaya henüz bir cümle bulabilmiş değilim! 
canım kivo! 

*** 

günün özeti; istanbul güzel, yine gelecek ben. kıvanç muhteşem bir bebek, modern sanat harika bir kafa açıcı, meleklerin payını vererek içtiğim ateşli sular bir harika. 
*** 

yazıyı yollayıp son ses müzikle  dans etmeye devam edeyim. 





istanbulda ne var ne yok; mandarin oriental'dan sensus wine & food'a bir bakış

17 Nisan 2022 Pazar

 istanbulda yeni açılan mekanlara yetişmek çok zor. ancak kendi sevdiğiniz semtler radarınızda oluyor ve bir kaç magazin yazarını / yeme içme dergisini takip ediyorsanız gelişmelerden haberiniz oluyor yine de hepsine gidebilmek beyhude bir çaba olarak kalıyor. bir bakıyorsunuz siz gidinceye değin mekan kapanmış veyahut konsept değiştirmiş. o yüzden ben istanbulda iki seneyi deviren mekanlara klasik diyorum şakayla karışık. 

benim favori semtlerim tabii ki öncelikle kendi semtim, sonra boğaziçi hattında ortaköyden bebek'e bir hat, eskisi kadar sık gitmesem de  beyoğlu / cihangir hattı ve tabii ki bir de sürpriz davetler ve mekanlar. 

gelin bugün arnavutköy kuruçeşme hattını gezelim. 
bu yokuş yürümesi en zevkli yokuşlardan. yukarıdan akmerkezin oradan aşağı bir yürüyüş tutturuyorsunuz  tasarım çantacılar, minik kahveciler, her kapıda fotoğraf çektiren gencecik insanları izleye izleye hem semtin dokusunu hissediyor hem de aşağı indiğinizde artık bir kahveyi hakettim diye düşünüyorsunuz. 

arnavutköyün en yenisi mavra cafe bar. 
kahvaltı ile başlayan servis öğle yemeği ve akşamüstü içkisi ile tam bir mahalle / müdavim barı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen bir mekan. ister manzaraya karşı kahve kruvasan ile çalışın isterseniz yemek yiyin. ben mekanın ferah halini sevdim,  meze / balık / içki üçlemesi değil de daha hafif bir şeyler içelim yiyelim ama güzel müzikler de dinleyeyim derseniz aklınızda olsun. 

*** 

burası bir keşif değil, senelerin mekanı sensus wine & food 
arnavutköy kuruçeşme hattında  benim için hep keyifli bir soluklanma alanı oldu.
menüler haftaya güncelleneceği için çok bir şey yazmayacağım ama instagram adreslerini takip ederseniz sınırsız şarap/makarna/pizza günlerinde çok eğlenebilir bol bol yiyebilirsiniz. 
*** 

son durağım mandarin oriental istanbul oluyor. burası inşaat iken epeyi söylendiğimi anımsıyorum önünden geçerken:))) girişte de espriyle bunu söyledim ama daha girmeden açıkçası ilk izlenimim inanılmaz kibar ve güler yüzlü karşılamaları oldu. tabii ki mandarin'in hedef kitlesi biz değiliz:))) ama girip bir akşamüstü içkisi içilmeyecek gibi de değil fiyatlar. girdim, gezdim ve manzarası için zaten muhteşem sözcüğü yetersiz kalır o başka da karşılama ve ağırlama hakikaten süper. çalışanlar çok genç, çok kibar, çok güler yüzlü ve herkes kendi bar ve restoranında  menüye hakim. 

mandarin oriental bosphorus 


novikov
istanbul 
akşamüstü şeysi:))) 

kuruçeşme'de kendini üstü segmentte konumlandıran diğer bir iki mekan için bir şey diyemeyeceğim çünkü girişleri biraz problemliydi deyip kapatayım konuyu. ama mandarin en başta da yazdığım gibi girişten ayrılıncaya kadar tek bir falsosu olmayan bir mekan olarak yer etti hafızamda. ben  bir daha giderim buraya! 

içeride bir de gilan mağazası var. meraklısı için gerçekten nefis modellerin olduğunu yazmakla yetineyim, gerçi onlara da takılmadan edemedim en güzel modelleri burada sergiledikleri yönünde ama ısrarla öyle olmadığını söylediler:)  

*** 

mandarin'in üstüne bir başka mekan koyamayacağım için bu hatta turumu sonlandırıp evime döndüm. istanbul bu yaz pandemiden sonra tam açılma ile  ilk yazını geçireceğinden yeni açılan mekanlar için büyük bir test olacak. fiyatlar hepimizin malumu, ama yine mandarin'den örnek vereyim, ben taksimde mandarinin yanından  geçemeyecek bir konseptte bir yerde içtiğim bir kadeh bişeye mandarinin şu an ki fiyatıyla bir ödeme yapmıştım aylar önce. o yüzden diğer yer gereksiz pahalıydı demekten çekinmiyorum. bir daha gitmedim zaten. 

*** 
şehirden keşifler bu kadar. şimdi kalkıp kendime bir kahvaltı hazırlayayım. yağmur yağacakmış, yağsın. zaten hafta ortası gezip haftasonu evde oturmak gibi bir bayıldığım düzen oturttum. 

*** 
iyi pazarlar 

tek yön bilet almanın verdiği özgürlük hissi, konfor alanı ve bursa üzerine

8 Nisan 2022 Cuma

tek yön biletimi aldım. tek yön bilet almanın verdiği özgürlük hissi bambaşka benim için; yıllarca senelik izinleri, çekip uzattığımız uzun hafta sonu tatillerine sığdırmak istediğim yolları düşündükçe şimdi bu özgürlüğü tepe tepe kullanmamda hiç bir sakınca yok. üç ayrı yerde tatil yapacağız bu sene.  üçü de birbirine hem yakın hem de doğa ve yeme içme olayı değişik sahil beldeleri. şimdiden  haklarında yazılanları okuyup yapılacaklar / alınacaklar listesinin yanında tadına bakılacaklar / gidilecek restoranlar / gezilecek pazarlar /  listesi hazırlıyorum:)  

mayıs ayında sahil notlarımla burada olacağım. kalabalık ve sıcak basmadan tatil yapıp oradan belki yunana geçer belki evime dönerim ama her halükarda temmuz / ağustos sıcaklarında evde oturmak çok cazip geliyor. bol kitap, bol limonata, bol buz gibi karpuz ve salatalar... eylül / ekim için farklı planlarım var. ayak basmadığım bir lokasyon geçiyor aklımdan. 

yeme içme mekanlarına ödül verilir de ben orada olmaz mıyım?
***

konfor alanından çıkmak.  uzun zamandır bunun üzerine yazılanlar taymıma düştükçe okuyorum. kimisi bunu bir zafer olarak görüyor, kimisi bunun ne gereği var kafasında varolanı çok dürtüklemeden yaşamayı savunuyor, kimisinin kafası karışık; bırakıp gidersem ya bundan kötü ya da tam tersi durumları tartıp ihtiyatlı yaklaşıyor, kimisi de konfor alanında kalana küçük bir memur olarak kaldı gözüyle  acıyorak bakıyor, kimisi ben yaptım oldu diyerek ve zaferini başkalarının kafasına vura vura bundan da inanılmaz bir zevk alarak anlatıyor. örnekler çoğaltılabilir. 

ben ise okuyor okuyor sonra şu an düzenim gayet iyi deyip sayfaları kapatıp genelde tarafsız bölgede kalmayı tercih edenlerdim. bir fikir belirtmektense ''dur bakalım'' dan ziyade önüme çıkan fırsat ve sürprizleri dibine kadar yaşayıp yine ve yeniden korunaklı ve en önemlisi tek muktediri ben olduğum alanıma evime dönmeyi başarı sayıyordum. hala da öyle ama artık başarıdan ziyade '' süper bir konfor alanı yaratmışım kendime, neden sonunun ne olacağını bilmediğim bir maceraya gireyim ki'' kafasındayım. 

neden? çünkü çok basit. halihazırda olan konfor alanımda mutluyum. evimi seviyorum, semtimi ve evet şaşırtıcı ama kaosunu  hakeza, eşyaların çoğunu istediğim şekilde değiştirdim. az öz misafir ağırlıyorum:) herkesin sorduğu ''sıkılmıyor musun emekli oldun'' sorusuna önceleri epeyi açıklayıcı yanıtlar veriyorken şimdi kısadan ''yok, sıkılmıyorum'' deyip keyfime bakıyorum. çünkü insanlar tek başına kalmaktan öylesine çekiniyorlar ki! iş, trafikte geçen zaman, saçma sapan insanlarla mecburen aynı ortamda bulunmak ve daha onlarca sayabileceğim ama gereği olmayan durumlar iş hayatınızdan çıkınca bir kalemde çıkıyor! buna bir de yalnız yaşamayı ekleyin ahahhaha nefis bir denizin içinde balık şarap sofrası hayal edin hah işte o duyguyu yaşıyorum.  bu demek değil ki bütün bunları bir hafta içinde ben artık şurada yaşamak ya da şununla yaşamak istiyorum deyip bırakıp gidemeyeyim! bal gibi giderim, hiç birine bağımlı değilim, seviyorum o kadar.  daha çok seveceğim daha çok mutlu olacağım bir yer ya da biri hayatıma girerse ve değiştirmem gerekirse üç günümü alır hepsinden kurtulmak:))) 

konfor alanına tukaka bakanlara aldırmayın. evinizi seviyorsanız işinizi sevmeseniz de evde yaşayacağınız rahatlığı almak için bir süre iş iştir deyip katlanabilirsiniz. bir erkeğe / kadına katlanmaktan daha evla olduğundan emin olabilirsiniz. ama yok hepsini yıkıp yeniden yapmak için gücüm enerjim ve fikirlerim var diyorsanız hiç durmayın! 

*** 

bursa notları:) şehrin eski merkezi iyice saçma sapan bir yer olmuş. şehir, izmir yoluna doğru büyüdü tamam ama merkez bu kadar kötüleşmemeliydi. bir emek lokantası kalmış eskilerden, oturdum konuştuk biraz bursa üzerine, nefis köftelerinden yiyip buz gibi biralar içtim. sonra ülkü pastanesinin nefis kurabiye ve üzümlü keklerinden alıp yine eskilerden bir arkadaş mekanında soluklandım. kendi semtimde pek bir şey değişmiyor. sabah espressoları pastanede, sonrası öğle molasına çıkan arkadaşlarımla yemekler, sohbetler... öğleden sonra ev ve annemin yaptığı nefis yemekler yemekler yemekler... şu an kahvaltı için yulaf ve kuş üzümü bekliyor beni:( bu ay böyle. yoksa nasıl sığacağım ben o mayolara, çiçekli elbiselere!? 

*** 

son olarak keşif değil ama  en son gittiğim  fikret ocakbaşı'ndan bahsedeyim biraz. semtimizde olması son anda plan yapılıyorsa tercih sebebi. arayıp yer olduğunu öğrenince arkadaşımla gittik kurulduk masaya. hiç sürprize gerek kalmadan adana kebapları söyleyip  keyfimize baktık. çok bir meze seçmedik fava ve barbunya pilaki ile yetindik. fava biraz daha özenli ve sıkı dokulu olabilirdi. barbunya pilaki iyi pişmişti ve lezizdi. yalnız ben mekandan bağımsız barbunya pilaki için genel bir eleştiride bulunacağım. bunu salçasız yapan yok mu yahu! eskiden varmış bir iki meyhane ama ne o meyhaneler kaldı ne de o meyhaneci abiler... ben her yemeğe salça koyulmasından hiç hoşlanmıyorum. salça baskın bir tad ve salça koyulan her yemek bence artık birbirine benziyor. fikret ocakbaşı diyordum. servis özenli, güzel.  bizim masamızla emrah bey ilgilendi. kebaplar mezeler derken sıra tatlıya gelince katmer dedim  tereddütsüz. ben dondurmalı tercih etmiyorum, çünkü doğal olarak tatlıyı soğutuyor:) neyse emrah bey'in şovunu izledik ama kalkmadan bir tane sade sardırdım:) eve, kahvaltıya:))) 

mecidiyeköy civarındaysanız ve kebap seviyorsanız tavsiye ederim. 

*** 

sabah sabah uyanınca aklımdan geçen tek cümle tek yön bilet ne güzel şey ya derken bu yazı çıktı elimden. hava yağmurlu şimdi kahvem bitince yalandan 15 dakika egzersiz yapayım, sonra da geçen gün semtimde dolanırken menüsünde borş çorbası ve özbek piavı gibi yemekler gördüğüm minik lokantayı ziyaret edeyim. dün ayaküstü konuştuk, 4 -5 masalı bu küçük işletmede borç çorbasını denemek istiyorum. ukraynalı kadın işletmeci pişiriyormuş yemekleri.  istanbulda rus / ukrayna mutfağından yemek yapan bir kaç yer var biliyorsunuz, dün birinin menüsünü inceledim de sanırım emekli maaşımı bırakmam gerekir ona gidip yemeklerden tatmak ve votka içmek için:))) canım semtimde diğerleri ile kıyaslanmayacak fiyatlarla  bu mutfağa bir giriş yapacağım. yazarım daha sonra. 

***

günaydın