bir nişantaşı güncesi (1)

25 Şubat 2023 Cumartesi

 evden çıkarken aklımda kelebekli kahvaltı takımı almak vardı ama bırakın tabak çanağı benzer tek bir şey almadan, çantama birbirine benzemez iki kitap, bir alaaddinin sihirli lambası şeklinde çakmak, iki üç kolye, bir taşlı bileklik gibi  birbirinden alakasız şeyler atmadan önce bir sergi gezip bir kaç kahve yuvarlamıştım bile!  sergi ''pontos'' reasürans pasajının galerisinde, orada burada bir kahve derken  pasajda karşılaşmalar... ve nasıl geçtiğini anlamadığım saatler, biraz şehirlerden, biraz orhan pamuk'un romanlarından biraz alaaddinin dükkanı derken kitaplar istanbul ve semt üzerine laflayarak dolaştığımız sokaklar... bu  da istanbulun hallerinden biri işte. artık istesek bile bir eşini bulamayacağımız hepsi birbirinden farklı anılara geçmişe sahip takıları hediye eden arkadaşımın dediği gibi '' hepimiz başka sayfalarını okuyoruz istanbul'un'' ahh bayıldım bu tespite! o, saatleri takip edermiş, ben kitapları... yolumuz kesişti işte. 


 

kaç gündür kitaplar bana ben kitaplara bakıyorum, okuyamıyorum hala... ama ressam vasıf'ın anılarını elime alsam bırakamayacağımdan da eminim. nihayet bugün yarım saat kadar önce daha önce hiç murat gülsoy okumamış olan ben, kitabı açtım ve başladım. sonra sayfa 23te istanbul için  şu cümleleri okudum, bir daha okudum, bir kalem aradım altını çizmek için yakınımda yoktu. laptop daha yakındı, açıp yazmaya başladım. cümle şu;

''İstanbul eski şehir, yorgun, milletler gelip geçmiş üzerinden altını üstüne getirmişler, o da ne yapsın hepsine adapte olmuş bir şekilde, her dilde konuşmayı öğrenmiş. o yüzden istanbul'a gelen hemen aşina hisseder kendini, bir daha da gitmek istemez başka bir yere.'' ressam vasıf'ın gizli aşklar tarihi/murat gülsoy/sayfa 23 

dadadadan! tam da bugünlerde istanbuldan gitmek üzerine hemen hemen hepimizin zihninin kıvrımlarında hesaplar / planlar gezinmeye başlarken karşıma çıkan cümleye bakın! 

sanıyorum kitaptan böyle notlar ala ala  okuyacağım. 

devam edecek 




''havan güzel'' by cemal

19 Şubat 2023 Pazar

bugün bütün son zamanlarda yaşadığım/yaşadığımız günlerden hareketle ilk günden beri tavrımı bilen bir arkadaşım aradı; seni biraz dışarı çıkarmam gerekiyor, yeri sen seç, geliyorum ve rakı içiyoruz dedi! 

önce mızırdandım, ama emir kati idi! 

ben  de olandan çıkıp biraz normale dönüp yer arayıp buldum

benden önce gelmiş, aradı '' ben geldim'' dedi. dedim tamam yürüyüp geliyorum 

gittim

semt meyhanemiz ,

söyledik bişeyler 

dedim neden  ben?

dedi

'' havan güzel''

düşünmeden, hesap yapmadan, teklemeden:)))))sevdim bu tabiri 

''duygular sözlüğü'' ne kaygı ile devam edeceğim. 

ama kişisel tarihçeme de '' havan güzel '' girsin ya! girmeli!

hepimiz bir yolunu bulup baş ediyoruz bu yaşadığımız zamanlar ile

ben de buna tutundum;

''havan güzel'' 


kendime notlar

18 Şubat 2023 Cumartesi

 kendimi yokluyorum nasılım diye, garip bir ruh halindeyim. geceleri sırtıma bir şey batıyormuş gibi bir ağrı çekiyorum. ağır iş yapmadım, ağır bir şey kaldırmadım ama ağrı var. ağrı psikolojik mi yoksa hastaneye gitsem mi diye düşünüyorum, henüz gitmedim. 

basit kahvaltılar hazırlıyorum. richard, yemek yemem için söz verdiriyor bana. sıkça canan ile sohbet ediyoruz, iyi geliyor. 

tv izlemiyorum ama gündeme hakimim; twitter, ekşi sözlük, bloglarda az biraz herkesin kendi ruh halini anlattığı yazılar var. 

günleri şaşırdım! bugünün cumartesi olduğuna inanmakta zorluk çektim, çünkü ben perşembe diye biliyordum. orada kalmışım ben. cuma nasıl geçti hiç bir fikrim yok. 

sabahları evden çıkmak için zorluyorum kendimi, meral hanımlara bir uğruyorum kalabalık değilse, biraz laflıyoruz. sonra esentepe'ye geçiyorum, orada çay kahve sohbet... 

havalar bir garip, lodos var. feribotlar iptal oluyor. annem gelecekti gelemedi. 

taşınmak için yere karar vermem gerek. köye mi gitsem, akyaka'ya mı insem... henüz karar veremedim. ama bir an önce kararımı vermem gerekiyor. kararsızlığı sevmem. 

istanbulu, kaosunu, kalabalığını her şeyini seviyorum. bu başka bir mevzu. kaygı ile yaşamak çok kötü. istanbulda deprem ne zaman olacak bilmiyoruz ama olacak. kaygı, yorucu. bunu hayatımdan çıkarmalıyım. 

işte böyle 

bir kayıp öyküsü; istanbulda kaybolmak da varmış:) kayboldum lan!

16 Şubat 2023 Perşembe

 biraz ^^normal^^ hissetmek ve ^^normal yaşamımı^^ yaşamak üzere eşofmanlarımı çıkarıp giyinip evden çıktım, tıngır mıngır epeyi yürüyüp deniz kenarına ineyim ya diye düşünüp gelen otobüs beykoz olunca hadi bu sefer karşıya geçeyim deyip bindim. 

deniz kenarından yürürüm, balık yerim bir kadeh bişey içerim diye mutlu mesut gidiyorum. köprüyü geçtik, telefonla eski bir iş arkadaşımı ( müdür) aradım, sekreter değil gestapo koymuş ön büroya, adama ulaşamadım. kapattım telefonu. ,

telefonum çaldı, aradığım müdür,  ''sekreterin yüzüne kapatmışsın telefonu'' deyince he dedim '' mal'' dememek ,için kapattım! otobüsteyim, adımı söyledim ama soyadımı da bi zahmet bilme, müdür cevap vermemiş telefonumu istiyor:)))) he canım bütün otobüs duysun telimi!!! diye düşünüp kapattım telefonu,

diyor senin hemşehrin, dedim insanları şehirlerine göre değerlendirmiyorum, fbı başkanı mısın sen ne bu sekreter??? gastapo gibi...

neyse, anlaştık kahkaha attık konuştuk 

baktım beykoz yazıyor tabelalarda, yokuş aşağı iniyor otobüs, dedim ben burada iner yürürüm


dındındın 

indim, yürüdüm yürüdüm kulağımda tel,  köprüyü görüyorum ama deniz yok!


kapattım telefonu, cananı aradım, anlattım, göster dedi, gösterdim:)))))) 

dedi orası kavacık!.......

ınınının yine yürüyorum orman iki taraf deniz yok:=====))))

gülüyorum, insan yok, korkmuyorum sadece orman işte börtü böcek 

baktım bir minibüs!!! aha medeniyet! minibüs varsa şehir yakın 

,bir el edişim var minibüs değil helikopter olsa durur

dedim abi kayboldum

abi güldü 

gel, kaybolmazsın, dedi 

bindim 

anlattım kısaca beykoza gidiyordum ....

dedi küçüksu da bırakayım seni, dedim olur 

abi bıraktı 

sonrası 

küçüksu mekan, nefis bir mekan keşfim iki üç bira 

sonra, hadi eyvallah 

sanıyoırum ki bizim tarafa doğru yürüyüp en azından geldiğim otobüse binip döneceğim:=) 

no no no ( bunu kıvanç bile biliyor) 

yine yanlış tarafa yürümüş müyüm?!!!!...

yürümüşüm:) 

kanlıcaya geldim mi geldim 

yok yoğurt  yemedim 

baktım iskele ,bebek ayyyy tamam dedim bebek^'i tanıyorum 

geçtim karşıya 

canan bir daha aradı, anlatıyor amcam diyor 40larda gelmiş beykoz tabelasını görünce inmiş, yürümüş yürümüş.. yürümüş beykoza varmış:)!?::::::)))))

katılıyorum kahkahadan!!! ha cananın amcası ha ben okuma yazmamız var o beykozu buldurmuş ben küçüksuyu ne var:))))

küçüksudaki  göksu deresindeki mekanı ayrıca yazacağım 

bebek, uğur, espresso, arnavutköy, kuruçeşme 

ve ev 

11 saatlik macera 

istanbulda kaybolmak da varmış 

fotoğraflar ve mekanlar sonra

hisar balıkçısı, 

gilan, seven kuruçeşme kokteyl barda ikram ettikleri nefis  cin aperol passion fruite hepsi sonra 

hepsi sonra bu sadece kaybolma öyküm 

,ay ay ay arnavutköy hayri, en baba mekan

hala gülüyorum!...

kendime notlar

12 Şubat 2023 Pazar

5 şubat gecesi yazdıklarıma tek bir ekleme yapmalıyım; öncelik kendimizi güvende hissedebilecğimiz bir çatı bir ev bir çadır sahibi olabilmek arkadaşlar başka bişey değil. diğer yazdıklarımın hepsi sonrasında düşünülecek şeyler.

* sonrasını biliyorsunuz zaten. sabah uyanıp telefon ve bilgisayarı açtığımda gördüklerim bir anda elimi ayağımı titretti... 

* insan sabah haber okuyup ağlayarak güne başlar mı? başlar. 

* kediye köpeğe bebeğe her birine ayrı ayrı ağlıyorum. 

* 99 düzce depreminde gönüllü çalışmak üzere haberi aldığımda saat 6 gibi yola çıkıp önce otobüs sonra büyük araçların girişi yasaklandığından ambulans ile bölgeye gitmiştim. iki hafta gibi bir süre orada yardım için gönderilen giysilerin ayıklanmasından, çadır kurmaya her işte çalıştım. 

kısadan şunu söylemek istiyorum. ne güvenliğimizden kaygı duyduğumuz ne de kimseden korktuğumuz zamanları yaşadığımızı şimdi deprem bölgesinden gelen ürkütücü/korkutucu haberlerle anlıyorum. çadırda kaldık, 112 kaynaşlı binasında kaldık, gece üçlere kadar tır indirdik.  tek bir sorun yaşadığımız şey battaniye dağıtırken, alanlar kendi aralarında kavgaya tutuştular. o an yanımda olan elvan'ı (gönüllü) arabaya çekip hızla uzaklaştığımızı anımsıyorum. başka tek bir sorunla karşılaşmadık. 

hey gidi ülkem; 24 senede gönüllülerin güvenliği tehlikede olacak kadar geriye gitmişsin! ne diyeyim. emeği geçenlerin.... 

sol sosyalist komünist  kesim,  insan hakları/lgbt hakları/hayvan hakları ez cümle çiçeğin böceğin tarımın suyun hakkını savunmaya korumaya çalışırken kimi önce ekonomi yeaaa bunlar sonra olacak işler dediğinde gülüp geçtik hep. şimdi umarım anlamışlardır, suyun toprağın kedinin köpeğin çiçeğin böceğin hakkını birini öbürünün ardına koymadan topyekün savunmanın elzem olduğunu! 

bugün 12 şubat, kendime tek katlı bahçeli bir ev arayacağım ve istanbuldan taşınacağım. 

güvende kalın... 

son bir söz de ilk günden bölgeye gidip sıfırdan mutfak kurup sıcak yemek çıkarmaya başlayan şefler için; şef olmanın sadece yemek pişirmek demek olmadığını neredeyse bir stk kadar etki alanlarının olduğunu ve ne kadar incelikli duyarlı ve sorumluluk bilincinde olduklarını gösterdiler. ilk günden hızlıca sosyal medyadan destek taleplerini iletip yola çıktılar, hala oradalar. fatih tutak, ebru baybara demir, umut deniz temel,  ali ronay, türev uludağ, claudio chinali, hazer amani, umut karakuş, elif turgut... ve daha isimlerini yazamadığım şefler. 

hepsinin adını bir kenara not ettim. elbette bu günleri aşıp normal günlere, bahara erişeceğiz.