bodrum notları

17 Ağustos 2019 Cumartesi
kos kalimnos blog yazılarını okurken kendi yazımla karşılaşıp okuduğumda bayramda gelmeyin, diye uyardığımı gördüm ve kendi uyarısına kulak asmamış/unutmuş biri olarak sıcak tepemde yine kos için gümrük sırasındaydım! dönüşte önce kaptana sonra canan'a ya ben bayramda bir yere gitmek istersem dövün beni ya, şu anı anımsatın, dedim ama her ikisi de güldü bişey demedi.  

demem o ki böyle tatillerde evde oturmak daha iyi gibi o yüzden ben de bu yola sen çıktın şimdi hiçç sızlanmadan sıraya gir, kosa git oradan başka adaya kaç dedim kendi kendime, kulağımı dışarıya cüzdanımı duty free alışverişine kapatıp, hemen kaptan köşküne çıktım, hiç inmedim aşağı. önce kos sonra nisiros hayalleri yer yok diye suya düşünce kalimnos. 

kalimnos her daim yer bulunabilecek bir ada nisiros ve lipsi kadar küçük değil çünkü. canım lipsi'ye bile gidemedim, yer bulamam kaygısından. kalimnos bildiğim bir ada, merkez köy sıcak masuri koyuna geçin. la playa restaurant barın plajı ücretsiz, içkiler 5-10 euro civarında. işletmeciler düzgün. otelinin de manzarası harika, aslında kalimnosun en güzel yeri masuri koyu diyeceğim de lafı uzatıyorum işte. 

kos kalimnos 16 euro bu sezonda, canım dedakonisos dolaşıyor adaları. saatleri takip edin ama. 

kalimnosta deniz ürünü yemek için koylara gidin. limanda ben iki denemede de başarısız oldum, ilki lastik gibi bir kalamar öteki makarnası ayrı pişmiş karidesi ayrı bir makarnaydı onu da bıraktım, kalktım. 

yemek için maria'nın yeri var ermous koyunda. deniz kenarında değil, yol kenarında. orası çok daha iyi. 

deniz ürünü demişken kos'ta kapanış yemeğini yorgo'da yaptık ve geçen dört senede yorgo'nun mutfağını haklı olarak ( adamın bütün müşterisi türkler desem olacak, en azından yazın)  türkiyelilerin damak tadına uydurduğunu gördüm. yunanda hiç bir yerde bu kadar yumuşak bir ahtapot yemezsiniz, ahtapot biraz serttir çiğnersiniz ve şanslıysanız denizin tadını kokusunu alırsanız, lipsi'deki amcanın ızgarasında yediğim gibi. bizimkiler ''lokum gibi'' sevdiğinden yorgo da pişirmiş pişirmiş yumuşacık olmuş işte. makarna da öyle üstüne kocaman jumbo karidesler koymaya başlamış ki ben ilk sene yediğimde daha küçüktü karidesler ama daha çok nüfuz etmişti tadı makarnaya. ha bir de o karışık balık tabağı tam bir bizim tabaktı yani kocaman bir kayık içinde balıktan patates kızartmasına karışık ve evet hepinizin aklına gelen espriyi biz de yaptık. 

yunanda her şeyin yanına patates konmaz.  neyse, bütün masalar türkiyeli idi, herkes peynir kızartması ile başlayıp karışık meze tabağı ve ahtapot ve kalamar yiyordu. üstüne de ''bayram tatlınız yok mu?'' dedi yan masadaki emekli teyzeler, yan taraftan sanırım baklava alıp geldiler. kos böyle, çok da yunana gitmiş sayılmıyor insan artık orada. 

biraz plansız çıktım ben bodrum kos kaimnos derken epeyi gezdim. bodrumda gümüşlük favorim biliyorsunuz. akademide kaldım bir gece ve o manzara için bir daha giderim. gümüşlük akademisi latife'nin emekle büyüttüğü bir yer. kalınca bir değişim yaşıyorsunuz, topraktan  düşünmekten kitaptan üretimden neyi nasıl yapacağınıza kadar kafanız açılıyor. gidin, tanışın kalın. yer için müsaitlik durumunu sormadan gitmeyin, lütfen. 

bodrum, biraz bildiğiniz gibi her sene daha pahalı oluyor gibi. gümüşlük köyünde kurulan pazar çok keyifli. özellikle sabah erken saatte her şey taze iken. bu sıcakta biz bile öğleden sonra buruşuyoruz ayol:)))) 

yalıkavak ve turgurteis marinaları gezilecek yerler benim için, süper manzara, macrocenterlar ve dahası. gidiyorum geziyorum ufak tefek alışveriş yapıyor sonra koşa gölgeye kaçıp öğle uykusuna uyuyorum. 

bu tatil öyle keşif duygusu tatili değildi. bilakis tanıdık bildik yerler. çantamı attım mesela bir de üç gün sonra topladım. öyle bir rahatlık bodrumda. 

işte böyle, deniz ürünlü gyroslu, koslu kalimnoslu, kaptan köşklü, hostelli, yürümeli, denize girmeli, yunan biralarını devirmeli bir tatil yaptım, döndüm. kendimi de yıkayacak bir makina olsa diye düşüne düşüne bütün valizi yıkadım. evde bişey yoktu gelirken iki üç biber iki üç domates biraz kıyma alıp geldim ve bir makarna yaptım; yıkılıyor! 

:))) istanbuldan günaydın. 

sezonda yerinizi ayırmadan bir yere gitmeyin. 
bodrumda bu sezonda bodrum mandalinası yeşil yeşil satılıyor, alın evde dilimleyip buzluğa atın, sonra cin tonik içerken buz diye onları atın. 
yalıkavak giysi pazarında ben almadım ama siz peştemal alın, kışın evde bodrum havası yaratın. 
bolca mythos için yunan adalarında. 

aaa siricos kafeyi nasıl unuturum! bu kafe kalimnosta limanın tam karşısında; kos kalimnos yolculuğu bir saat sürüyor. bu kafede soluklanın katerina var garson kız, atinada yaşıyormuş kışın yazın buradaymış, nefis kahveler, sıkma portakal suları, yoğurt - bal- fındık gibi seçenekleri ile bütün gün oturup geleni geçeni izleyebilirsiniz. biralar 4 euro, yoğurt 3 euro, minik pizza 5 euro. pek güzel kafe müzikleri çalışanları ile. 




harbi adana ocakbaşı

7 Ağustos 2019 Çarşamba
daha önce ocakbaşı karşılaştırmaları diye bir yazı yazmıştım; şimdi ona ek gibi olsun bu;  harbi adana ocakbaşı. 

ortaköy'de harbi adana ocakbaşı; yerimizi ayırttık, gittik. püfür püfür esiyordu vallaha ilk o çok hoşumuza gitti. sonra mezeler geldi; humus, közlenmiş patlıcan ve muhammara seçtik tepsiden. sonra annem beyti biz adana / kıyma söyledik. şimdi burada ufak bir uyarı / not yazayım. kebaplarınız söylendiği zaman hazırlanıyor yani hazırda şişe saplanmış dolapta bekleyen kebap yok. annemin kebabını ilk getirmeleri gayet şık bir davranıştı; hanımefendi içki içmiyor, canı sıkılmasın diye önce onun kebabını getirdik, diye açıklayınca gönlümüzü zaten baştan kazandılar. biz yeni rakı yudumlayıp mezelerden tırtıklıyorduk. sonra kebapları söyledik o arada ben masamızla ilgilenen muzaffer beye hangi salata ya da mezeyi yemeden gitmememizi sorunca ''tablacı'' dedi. onu da söyledik. domatesli nar ekşili soğanlı gayet lezzetli bir salata. en son ekmekle sıyırıyordu kardeşim kayık tabağı:)))) 

adana hakikaten güzeldi. 

yanında yöresinde bulgur mulgur yok, adana, közlenmiş sivri biber sıcak pideler zaten masaya oturunca da pideler sıcak gelmişti ama onu da kaldırttık; kebaba yer kalsın, diye:))) 


adana'nın dağılmasını kimi müşteri sorun ediyormuş, biz etmedik kıyma kebabın özelliğinin o olduğunu bildiğimizden; sumaklı soğana sarıp sarıp yedik vallaha. 

sonra ortaya pirzola sonra bir adana daha diye diye gittik. 

mekan tertemiz, çalışanlar sizi yormuyor onu da vereyim bunu da vereyim olayı yok, aaa şalgamı nasıl unuturum! acılı acılı içtik. yediklerimizin hepsi lezzetli ve istanbul standartlarının üstündeydi. sarı renkli daha acı şalgam suyunu adanada süs biberinden yapıyorlarmış. lezzetliydi. 

rakılar mezeler derken mekan 12 de kapanıyor, meyve ve kahve ile kapanışı yapıp bir de üzerine ortaköy turu attık, bu kadar insanın bir bildiği vardır herhalde gece 12 de burada oluyorsa diye ama manzarada fotoğraf çektirmekten ve sonra taksi arama çabalarımızın sonuçsuz kalması dışında bişey yaşamadık. 

adana 45 tl diğerlerini anımsamıyorum, rezervasyonsuz gitmeyin, gidip mezeye çok düşmeden bolca kebap yiyin diye bitireyim yazıyı. ama tablacı salatasını söyleyin. 

şimdi bir yaz güneş sahil tatili de ben yapayım; önce bodrum sonra adalar. adalar ve bodrum yazısı 2 hafta sonra. 

iyi tatiller herkese