Tina Hanım'ın mezeleri; yiyorsun yiyorsun:)) doymuyorsun!...

21 Mart 2022 Pazartesi

MİLAGROS 
Unutulan Mezeler 
meze sevmeyen var mı? yoktur sanırım yahu! farklı farklı tatlarla her yudum içkiye değişik bir tadı ortak etmeye kim hayır diyebilir ki? ben diyemem, demem. istanbulu gezerken de hep farklı olsun butik olsun el yapımı olsun lezzetlerin peşindeyim ya, işte son günlerden en güzel keşfim; milagros meze. by tina. 

bugün uzun uzun sohbet ettim Tina Hanım ile. en sevdiği mezelerden başladım sormaya; 
bana ilk hazırladığı tabak meğer en sevdiği mezelermiş zaten. şanslıyım ki girit ezmesine ben de  bayılırım. kahvaltıda da yerim rakının  yanında da şarap içerken de! kim hayır diyebilir ki iyi bir ezine, keçi peyniri ve antep fıstığınının iyi bir sızma ile buluştulurup tabağa koyulmasına! 
çerkes tavuğu ve patlıcan ezme hakeza. sevdiğimiz mezeler birbirini tutunca başladık istanbul yeme içme kıyı şeridinde yediklerimiz içtiklerimiz ve dahası üzerine konuşmaya. 

konuştukça mezelerden bu senenin yeme içme günlerinde neler  öne çıkacak kim nerede nasıl iyi meze bulacak konusuna geldik. mezenin iyisi Tina'nın anlattığı gibi bazan dolaba girmeden ılık bir yaprak sarmasını tadıp bütün tencereyi almak! bizce:)))) gerçekten, bir gün öyle olmuş. bir müşterisine ''yeni geldi sarma bir tane tadın.'' demiş, adam tatmış ve ''lütfen bütün tencereyi bana sarın.'' deyip alıp gitmiş. 

bence çok şanslı biriymiş, ki ben de bugün çok şanslıydım. önce hazırladığı tabağa bakıp ya bunlar çok desem de uzun uzun sohbetle gerçekten hepsini yiyip bitirdim. en son '' ya siz büyücü müsünüz, bu nasıl bir lezzetli ve dahası hafif tatlardır!'' derken gözlerim parlıyordu ahahahha zevkten! 

ben pırasanın bir çok insan gibi fanı değilim. ayda bir iyi yapılmış el açması bir arnavut böreği yersem pırasalı bir de organik pazardan bir kaç dal alıp evde zeytinyağlı yaparsam o kadar. ve fakat ''Tina Hanım bu nasıl bir lokum formunda pırasa köftesidir?''  derken sanırım ikinciyi yiyordum! bitti mi? hayır. kuzu ciğerinin tadına baktım, sinirleri alınmış yine lokum formunda bir kuzu ciğeri. sütte bekletiyormuş! hadi bakalım.

favori yerlerini sorduğumda bodrum'a uzandı sohbet. karaincir'de küçük salaş meyhanelerden girip cundada papalinadan çıktık sohbetten, araya silivri ( eski zamanları tabii ki) akyaka, fethiye, ispanya ve malaga karidesli kuru fasulye ile girdi sohbete:)))) 

bir başka gün deniz ürünleri ile kendimize yine bir ziyafet çekeceğiz. 

Tina Hanım küçücük dükkanında harikalar yaratıyor. kurtuluş, feriköy hattında gezerken kendinize bu lezzetlerden bir ziyafet çekin derim ben. sabah kahvaltı için sandviç de hazırlıyor. benim  dolabımda şimdi girit ezme var. yarın sabah yola çıkmadan onunla kendime bir soğuk sandviç hazırlayıp kahveme eşlik ettireceğim.  

butik, el yapımı, emekle ve zevkle yapılmış, kaliteli peynirler kullanılmış mezelerden yemek ve almak  istiyorsanız ve de  belki gittiğinizde çok şanslıysanız benim gibi size de kendi yaptığı likörlerden ikram edebileceği bir zamana denk gelirsiniz! çok akıllı olursanız şirinleri bile görebilirsiniz:)))) deyip adresini ve telefonunu  yazıp kaçıyorum! 

Milagros Meze Evi 
Şehit Erdem Canbaş Sokak 2E Feriköy 
instagram adresi:  milagros_meze_evi 


mutluluk

7 Mart 2022 Pazartesi

 hepimizin ortak ve temek amacı mutlu olmak. bunun için çalışıyor, bunun için ilişkiler kuruyor, bunun için geziyor tozuyor seyahat ediyor okuyor izliyor denize dağa bakıyor yeni kıyafetler alıyor makyaj yapıyor güzel kokulara bulanıyor genç kalmanın yollarını arıyor güzel görünmek için dünyalar kadar para harcıyor ve daha bir çok seyi alt metninde hep mutlu olmak arzusu ile yapıyoruz. 

sabah sabah bodoslama girdin yine olaya ne diyorsun handan? diyorum ki mutlu olmak için yapıyoruz her şeyi ama sanki biraz bilinçli adımlarla mutluluğa bir adım daha yakın olabiliriz. geçen gün ekşi sözlük'te bir entry okudum, mutluluk üzerine oradan aklıma geldi bu yazı. şimdi de sabah günlük rutinimin en sevdiği kısmı olan sıcacık evde üstümde yumuşacık sabahlığım ve ayaklarımda ev çoraplarımla mis gibi kokan filtre kahvemi yudumlarken yazıyorum bu yazıyı. aslında bu uzun cümle ile mutluluğun en az bir iki şartını da yerine getirmiş oldum. anlatayım. 

kendinize ait bir alanınızın olması mutluluğun ön şartlarından biri gibi hatta zorlarsanız birincisi. bir arkadaşım var/dı. evlendi. seyahate gittiklernde bir günü ayrı geçiriyorlar eşiyle. çünkü herkesin bir şehri gezme şekli farklı. birbirlerine bu alanı tanıyorlar. ''kendine ait bir oda'' da (virginia woolf) bu işleniyor esas olarak. neyse, dağıtmayayım. 

mutluluk için neurotransmitters denilen  (sinirler arası kimyasal ileticiler) den 4 tanesine ihtiyacımız var. bunlar endorfin, dopamin, serotonin ve oksitosin. serotonin hepimizin bildiği  ''mutluluk hormonu''  peki bunlar için ne yapmamız gerekiyor. 

* spor yapmamız gerekiyor 

* dışarıda vakit geçirmemiz sosyalleşmemiz gerekiyor. 

*  uyumamız gerekiyor. hem de gece uyumamız gerekiyor. gündüz uykusu yetersiz ve kalitesiz. gece kuşu olmayı 20lerde vücudumuz kaldırsa da hadi 30larda da kaldırabiliyor ama 40 yaşından sonra yok. gece, kaliteli bir yatakta terletmeyen pamuklu hafif giysilerle uyumanın tadına ve konforuna varmalıyız. 

* olabildiğinde doğal ( çok zor biliyorum) lifli gıdalar ve mevsim sebze ve meyveleriyle beslenmek. bağırsak florasının  mutluluğu serotonin için olmazsa olmaz! 

ben daha çok bireysel olarak mutluluğa daha kolay ve hızlı ulaşılabildiğini savunuyorum. pek kimsenin müdahale etmediği yaşamların daha özgür ve yaratıcı olduğu konusunda da ısrarlıyım. herkesin kendi standartları vardır. benim de sabahları kahvemi içmek, gün içinde şehirde bir gezi yaparken istediğim kitabı alabilmek, şimdilerde pek sık olmasa da eskiden sıkça sergi ve daha başka etkinlikler için kapalı mekanlarda uzun zamanlar geçirmek, bir şehri keşfetmek, seyahat etmek, semt pazarlarını dolaşmak, yurtdışında hiç bilmediğim rotalarda güvenle gezmek ( avrupacıyım ben)  ve bütün bunları sakince ( bunu pek yapabildiğim söylenemez) yapabilmek. tabii ki kalabalık ailelerde yaşayanlar yukarıda söylediklerime gülüp geçebilirler. ben 50^ye merdiven dayamışken şehir meydanları dışında kalabalığa katlanamıyorum. 

sabahları gazeteleri okuyup favori internet sitelerimi gezerken 2-3 fincan kahve içip sonra artık evde spor yapıp üstüne duş aldığım zaman kendimi yenilenmiş tazelenmiş hissediyorum. sabahları 7-10 arası gülşah güray'ın radyo eksen'deki programını  dinliyorum. düzgün bir türkçe ile sunulan güzel bir pogram. tavsiye ederim. 

her hafta olmasa da organik pazara gitmeye çalışıyorum. alışveriş yaptığım zincir marketin organik rafından makarnayı bile organik alıyorum son zamanlarda. mutfakta sızma zeytinyağından ve tereyağından başka yağ kullanmıyorum. sabahları önce rich ile sonra canan ile görüntülü sohbet ediyoruz. bu da pandemi ile yaşamımıza giren rutinlerden biri.  

seyahat planlamak, bursada ve köyde arkadaşlarımla buluşup uzun saatler bol kahhakalı ve evet dedikodulu:))) saatler geçirmek yine en büyük zevklerimden. 

yeme içme üzerine okumak, farklı lokantalara gitmek en sevdiklerimden. şimdilerde yeni restoranları deneyimlemek gerçekten bütçemde ciddi kaleme tekabül etse de bunun için bütçe ayırmaya devam ediyorum. kıyafetten kısıyorum:))) aynı elbiseyi beş sene giyerim, giyiyorum da hiç sorun değil. 

ayyyy çok uzattım. istediğiniz ve arzuladığınız şeyleri yaptıkça hormonlarınız da düzene giriyor biraz destek ile mutlu olup ışıldayan gözlerle baktığınız zaman genç görünürsünüz. 

önce kendinize iyi bakın, sonra çevrenizdekilere. 

günaydın 

edit piaf: hiç mi mutsuz olmuyorsun handan? ahahaha olmaz mıyım yahu! ama bu yazının konusu mutluluk. başka bir yazıda mutsuzluk ile nasıl  başettiğimi anlatırım ama genel olarak yine bunları yapıyorum. uzun bir yürüyüş, yol üstünde leziz bir yemek, belki bir seyahat bunları ve dahasını sonra yazarım. bol su için sabah uyanınca:))) hadi ben yogaya