festivaller bitti, istiklal caddesi de! şef tabakları var bir de

21 Mayıs 2017 Pazar
yok yok kimi bloglarda gördüğüm, biten kozmetik ürünlerimi yazmayacağım. biten festival, biten istiklal, biten kitaplar.. böyle bir yazı dönüp duruyor kafamda dünden bu yana. 

istanbulun her yeri festival oldu bilmem farkında mısınız, ben de çok farkında olduğumdan değil instagram ve twitterda fazlasıyla pr cı takip ettiğimden biliyorum. festivallerin çoğu öbür seneyi göremeden ( cappadox ikiledi büyük şansla ) yok olup gidiyor. niye? e çünkü iki dürüm döner bir dj kabini ile çimlerin üstünde müzik dinlemeye para vermiyor kimse ya da bu sene veren seneye gelmiyor bir daha. ne verdi ki festival sana? hiç. 

en son barışarock benim de gittiğim festival. ki onun da son senesiydi bunu da deklere etmişlerdi. yalnız gelmeme rağmen festival alanında arkadaşlarımla karşılaşmış ve gayet güzel bir gün geçirmiştim. festivalin bir kültürü vardı çünkü; siyaseten birbirine yakın insanlar geliyordu barışarock'a. festival kültürü de böyle bir şey zaten, biraz çadır bolca bira ( tuvalet sorunu olmayan festival iyidir) ve tabii ki müzik müzik müzik. ulaşılabilir fiyatlarda olması gereken bir organizasyon. barışarock için giriş parası vermiş miydim, anımsamıyorum. vermişsem bile öyle  küçük bir meblağmış ki, anımsamıyorum bile. 

şimdi bakıyorum hep sokak yiyecekleri festivali var; niye? e en ucuz onların hammaddeleri de ondan  ve tabii ki bundan dolayı yüksek kar oranına sahipler. uzun süreden beri sakatat yemeyi bırakmış biri olarak artık gitme sebebim yok sokak yiyecekleri festivallerine. tabii ki bir de deli bilet paraları! yahu arkadaşım çimenin üstüne oturup müzik dinleyeceğim, içeri su bile almıyorsun; her şey ücretli biraya para vereceğim suya para vereceğim sonra  bir de bilet parası! festivale mi geliyoruz keriz silkelemeye mi? 

bir de aslında hiç bir şey olup aman da aman filanca sebzenin yatağında tiftilmiş bilmem ne eti, diye bir tabak hayvanın boynundan vs. sosa bulanmış ne olduğunu anlayamadığım tabaklar eksilerek bitsin, istiyorum. tiftilmiş et = hayvanın boyun vs kısmından elde edilen parça olmayacak et  demektir, aklınızı başınıza alın. tiftilmiş ''et'' e dünyanın parasını vermeyin. bir sorun bakim niye karşınıza löp, tike, kuşbaşı vs gibi ne olduğunu belli edecek etin ve hayvanın neresi olduğunu  anlayacağınız tabaklar çıkarmıyor karşınıza, kimi mekanlar. yooo isim verdiremezsiniz bana, marine bile etmeden  çiğ çiğ yer o abiler / ablalar beni:))) 

bu arada boyun eti lezzetlidir. zaten en lezzetli et her zaman kemiğe en yakın kısımdır. bunları biliyorum. bakınız kasap köfte, esasında etlerin üzerinden son kalan kırıntıların kazınmasıyla elde etilen et/kıymadan yapıldığı için çok lezzetlidir. benim yukarıda anlatmak istediğim bu etin çok çok pahalıya satılması ve esasında tiftilmiş denerek ne olduğunun gizlenmesi. boyun, kaburga üstü vs. etler tiftilir ve elbette leziz tabaklar elde edilir. benim yediğim en lezzetli tiftilmiş et lipsi adasında kalkan balığından yapılma meze idi. allahım bu yazıyı yazarken şu an bile o marine edilmiş tiftilmiş kalkan etini anımsadım. süperdi süper ama ne kadardı minik bir tabağı? 4 ya da 5 euro. hadi bakalım şimdi kıyaslayın:) 

istiklal caddesi bitti. ben gitmiyorum, benim arkadaşlarım da gitmiyor; eski taaa kenarda ağaç olan zamanları, vakkonun olduğu zamanları anımsayan son nesiliz biz:) şimdi beni çeken bi'şey kalmadı istiklal caddesinde, bazan bir özlemle gidiyor, yürüyor sonra ne çabuk unutuyorsun handan, al işte böyle beton, ruhsuz bir yer işte. hadi semtine, deyip keşmekeşiyle ünlü semtime dönüyorum. 

kağıthaneyi keşfediyorum demiştim;  trabzon park sık gittiğim lokantalardan; geçen gün zeytinyağlı bir tabak istedim; 12 lira fiyatı ile  fiyat kalite endeksi yüksek bir tabak olarak gözüme girdi, yedim, az birazını arkadaşımla paylaştım ama çok geldi akşama yemek yemedim. mıhlamaları da güzel, ben az yağlı olsun diyorum. siz tereyağına ekmek banarım diyorsanız, hiç az yağlı olsun demeden verin siparişinizi. kağıthane meydanda trabzon park. tuvaletleri temiz. servis düzgün. 

kemal tahir okumaya devam ederken remzi kitabevinin her seferinde başka bir kendi yayınlarını koydukları indirimli kitaplarından aldım. tatil kitabı. öyle kafa yormayacak oku bırak yine gel oku bir kitap olsun diyordum, 7.90 lık fiyatı ile hemen aldırdı kendini sağolsun. henüz bir tek satır okumadığımdan bir şey demeyeyim. 

tatilde nereye mi gideceğim? bilmiyorum. 

girit geçiyor aklımdan, ancak ulaşım meşakkatli. ya marmaris-rodos-girit ya da istanbul atina uçak- atina girit uçak ya da gemi. daha tek ulaşımlı bin in bir yere gitme olasılığım çok daha yüksek. arkadaşlarımın çoğu bu üç günlük tatilde yurt dışında; marakeşte olan da var kosta olan da amsterdam da olan da.. hele bi dönsün millet, bakalım. 

ben üç gündür spor, kahvaltı kendi semtimden çıkmadan alışveriş sonra evde sallan yuvarlan film izle şeklinde  geçiriyorum. dinlendim. spotlight izledim; izlemediyseniz tavsiye ederim. bizim gasteci tayfasına da izletmek gerek. sağlam film. 

başka? vallaha rodos'tan sızma geldi onu tadacağım. yazarım unutmazsam. mutfak enginar, kuzu, kahvaltı ekseninde gidiyor. aynı koltukta oturup kahve kitap medya turu yapıp yandaki kanepede de uyuyorum:))) emekli olsam da bunları yapacağım. mahler dinliyorum, aaa ev yapımı bira var; bir arkadaşım yapıyor  bana da gelirken getiriyor. pek leziz biralar içiyoruz. 

çok uzadı bu yazı. günaydın ahali 





2 comments:

  1. Handan dedi ki...:

    Bu biten listesi şimdiye kadar okuduğum en manalı biten listesi olmuş.

    Vakkolu, yılbaşı zamanı harika süslemeli, eski büyülü İstiklâl Caddesi'ni çok özlüyorum.

  1. Handan dedi ki...:

    günaydın adaşım sevgili handan; ahh uzatmamak için yazıyı daha fazla istiklali bir uçtan uca 2 saatte yürüyüp galeriler ve kitapçılarda zaman geçirdiğimi ancak şimdi 20 dakikada caddenin sonunu bulduğumu vs yazmadım. ne güzeldi o zamanlar dememeliydik 40larımızda (ben) ama diyoruz işte. sevgiler selamlar