piola'dan bebek bara oradan dijital topuklar 2016'ya

2 Kasım 2016 Çarşamba
istanbulda ne var ne yok? 




fotoğrafı yaşam koçum çekti
mekan; fıccın 


sezon açıldı hem de hızla açıldı; önce cihangirin en yenisi hazine'ye davet etti aliye hanım; bir öğle içkisi için. benim bildiğim en eski leyla vardı o binada ve ben hala leylayı sevdiğim gibi bir barı sevmedim:) deniz türkali bir mekan daha açsa ne güzel olur. gelelim hazine izlenimlerine; eski büyük bar kalkmış ortada olan ve ikiye bölünmüş hazine; bir kış bahçesi gibi dışarısı hem sigaranızı içebiliyor hem de içkinizi yudumlayabiliyorsunuz ki bu iyi bir şey. bana çılgın bir kahvaltıdan sonra gittiğim için vodka & portakal yetti ama aliye hanım turşularının kıtır kıtır ve güzel olduğunu söyledi. yemek ya da atıştırmalık bir şey seçmedik; aç olsak belki... içerideki kapalı kısımda müzik oluyormuş, biz erken bir saatte gittiğimizden müzik için belki başka zaman. cihangir, müdavimi ve müşteri kitlesi ile zor bir semt. yolu açık olsun hazine ekibinin. ilk zamanlar elbette alışma sürecidir semte, müşterinin neyi nasıl içtiğine ve daha bir çok şeye. atıştırmalıkların çeşidinin arttırılması talebimizi, işletme müdürü ilk defa gelen bir talep olduğunu söylemekle birlikte değerlendireceklerini söylemesi, müşteriyle birlikte gelişmeye açık olduklarının göstergesi; ve bu iyi bir özellik. mesela neden bir keçi peyniri kızartması olmasın menüde, deyip hazineye bol kazançlı uzun yıllar diliyorum. 

** 

dünya kadar sitede gezi, ilişkiler ve siyaset yazdım; ekşi sözlükte bunlardan biri. şimdilerde benim dizüstü edebiyata rakip olacak kanepe & divan  edebiyatı adını verdiğim kendi yaşamından kesitler anlatan kitaplar çıkaran bir çok arkadaş ekşi sözlük yazarı. 

günaydın 

bir de evlilik ve çocuk yazıları yazmaya başlayıp bunu da işe dönüştüren arkadaşlarım var ki derya bunlardan biri; tanıştığımızda evliydi sonra çoluk çocuğa karıştı; uzaktan da olsa izliyor ve çok ayrıntılı okumasam da çocuk ve blogu büyük çabayla yan yana götürdüğünü görüyordum. 

yine tuba var mesela kendini pragmatist olarak tanımlayan benim sevgili makarnacı arkadaşım; hedef kitlesi çocuklarına sebzeli makarna yedirmeye ant içmiş anneler olduğundan pek görüşemiyor olsak da  uzaktan onu da izliyor ve takipçisinin arttığını hatta bir ara serdar kuzuloğlu'nu yakalayıp makarnalarından mutlaka göndermek istediğini dile getirme talep ve çabasını takdirle izlediğim bir arkadaşım. 

laf serdar kuzuoğlu'na gelmişken o da ikiz babası; ve dijital topuklar 2016 moderatörlerinden biriydi. serdar kuzuloğlu tek başına da çıksa ayrılan süreyi dolduracak konuşmayı yapacak birikime sahip; boşuna internet ekipler amiri demiyorlar:) 

dijital topuklar 2016 gelecek vadeden bir oluşum. 

bütün oturumlara katılamadım ama serdar kuzuoğlu'nun çocuklarını anlattığını, terapi defterinin çok sakin bir insan olduğunu, avukat katılımcının bir ara sevgilisinin sakalından bahsettiğini ve bir türlü esas olarak neden orada olduğunu anlatmasına sıra gelmediğini  diğer bir izmirden gelen katılımcının tam olarak sorununun ne olduğunu bir türlü anlatamadan yine sürelerinin bittiğini gözlemledim. en çok konuşan serdar kuzuloğlu oldu. 

son oturum ayşe arman moderatörlüğündeydi; ayşe arman vücut diliyle tam bir adanalı; alan / sahne hakimiyetini kurmak için epeyi çalışıyor; sahnede yürümek, yırtmacının olduğu taraftan fotoğraf vermek için yer değiştirirken bunu da yüksek sesle söyleyip dikkatleri sahnede toplamak; özgür bolat'ın kaslarından söz açmak gibi son oturum olmasının ve salonun ciddi manada ısındığı, insanların yorulduğu bir ana gelmesinin dezavantajını avantaja çevirmek için elinden gelenin fazlasını yapan bir ayşe arman vardı sahnede; ali koç, derya ve özgür bolat da ellerinden geldiğince çocuklu annelerin dertlerine derman olmaya çalıştılar ama bir oturumda çözülecek bir şey değil bu elbette. kolaylıklar diliyorum bütün anne ve babalara. ben soru cevapta kaçtım artık:) 

gelelim büyük bir teşekkürü hak eden bir kuruluş olan the marmara taksim oteline; bütün gün ikramları sorunsuz tıkır tıkır yürüttüler, öğle yemeği esnasında kimse fazla sırada beklemesin diye şefler / müdürler ellerinden geleni yaparak insanları ve kendi çalışanlarını doğru yönlendirerek 500+ kişiyi sorunsuz ağırladılar. teşekkürler the marmara taksim ekibi. istanbulun klasikleri her zaman iyidir. 


aaa bak unutmadan geçen gün  bir parti organizasyonu şirketinin davetine katıldım; farklı konseptlerle parti organizasyonu yapan im organizasyon mekan olarak meksika mutfağı sunan ranchero'yu seçmişti; leziz margaritalar içerek bu genç girişimcileri kutladık. evimde parti vereyim, konsepti şu olsun ama ben hiç yorulmayayım derseniz; im organizasyon ile iletişime geçin. 

ay çok uzun oldu, ben bir espresso içmeye kaçayım ve son iki senedir bebek bar ile birlikte en kaliteli ürün ve  taze meyve suları /meyvelerle en lezzetli içkileri hazırlayan piola deyip bir teşekkür de buradan edeyim onlara. pizzaları da hatta benim gibi burgerci olmayan birine beğendirebildikleri hamburgerleri ile ve günün  her saati kahve ve leziz içkileri ile piola şehrin bence en iyilerinden biri. tabii ki bebek bar bir klasik ve favorim ama her daim bebek'e inemiyorum, piola iyi piola:)) 

kaçtım ben 

2 comments:

  1. Gamze Esra Ersöz dedi ki...:

    Keyifli günlerin daim olsun Handan...

  1. Handan dedi ki...:

    gamze günaydın, istanbul eylül ekim kasım çok güzel oluyor, her yerde bi org. eh sen bi ucundan ben bi ucundan yetişebildiğimiz kadar... sevgiler