popusti indirim demek, kava kahve pivo bira... lubliyana notları

29 Ocak 2018 Pazartesi
bütün vitrinler indirimdeydi, ve ben de bir başka çanta yapacak kadar alışveriş yaptım bu kez pek alışkanlığım olmadığı halde gezerken. 

*** 

lubliyana küçücük bir başkent; 


eski şehri yürüye yürüye mağazaları keşfede keşfede kokuların peşinden gide gide 4 günde rahat rahat gezdim; bir günü canım bled lake olmak kaydıyla. lubliyanada tresor hostelde kaldım; eski şehrin göbeğinde daha önce banka iken neden ve nasılsa hostele dönüştürülmüş. bir yanım müller diğer yanım spar market bir sonraki mağaza hm; yani şehrin ta göbeği; kime sorsanız gösterir; ben önünden geçtiğim halde görmemişim, niye? e minicik bir tabelası varmış, ondan. 

bir iki tespit yapayım hem slovenya hem hırvatistan hem de gezdiğim diğer orta avrupa ve avrupa noktaları için; 

lubliyana meydan 
büyük devasa çirkin tabelalar yok. bu bir. ikincisi bu seyahat sırasında bir hafta boyunca; dere kenarında, şehir merkezinde kalede vs her yerde yürüdüğüm halde botlarımın hiç kirlenmemiş olduğunu en son slovenyada fark etmiş olmam. onu da nasıl fark ettim; çantam balea ürünleri ile doluydu, hakikaten doluydu duş jeline varana kadar aldım;))) tabii ki polis bunlar kabinde olmaz bağaja vereceksin dedi, ki bence sıvı değillerdi kabinde taşınırdı ama tartışmaya girmedim, yalın ayak eşyaları bağaja koyacak bir başka çanta bulmak için duty freede dolanmaya başladım:))) bir karton kutu buldum neyse ki, döndüm, bütün kozmetikleri ona koyup geri gidip bağaja verdim. dönüşte botlarıma takıldı gözüm işte o an hiç kirli olmadıklarını fark ettim. 

*** 

tresor hostel girişi bar kafe ne derseniz deyin işte yaşam alanı; odalar 6 kişilik ve özel odalar şeklinde; 6 kişilik odada 12.50 euro gibi bir ücretle (gecelik) özel odada 35 euroya kalabilirsiniz. yazın daha pahalı olacaktır, kontrol ederek giderseniz iyi olur. kahve 1, ırısh cafe 3-3.5, kruvasan 1 euro şeklinde gayet insancıl fiyatlara sahip. bitişikteki spar marketten yiyecek/içecek alıp gelmek serbest, öyle bizdeki gibi yassah kardeşim yok. ha tabii ki mühim bir uyarı; kimi odalar karışık arkadaşlar, istemiyorsanız/rahat edemeyecekseniz baştan sorun. odaya girince oyy burada erkek var diye basmayın çığlığı! 

baştan söyleyeyim slovenyada italyan mutfağı yiyeceksiniz. pizza var et var makarna var arada küçük hint lokantası gibi soslu tavuk yapan yerler var ama başrol italyan. bizim istanbulda yana döne aradığımız taş fırın burada olağan bir şey, pizzalar devasa. ilk gün nehir kenarında fany & mary de gelen pizzaları görünce yav ufak söyleseyeydik diye geçirmiştik içimizden. bitirememiştik pizzaları. 

sonraki günlerde nehrin öteki tarafında benim keşfim ljubsanjki dvor da pizzalar yine kocaman. en küçüğünü isteyin siz, fiyatlar 5 eurodan  (margarita) başlıyor en pahalı pizza büyük ve bol malzemeli 9 euro civarı. tavsiye edebilirim gönül rahatlığıyla. 

kaleye çıkan sokakta çok güzel tasarım mağazaları var. ve tabii metelkova mevki gidilecek yerlerden biri. gündüz çok bir şey vaad etmediği gibi bişey de anlayamayabilirsiniz. gece gitmenizi tavsiye ederim. sokak partileri ve dansı seviyorsanız özellikle. 

metelkova'ya sora sora giderken ( gezdiğim 2 şehirde de otobüs tramvay kullanmadım) küçük dükkanları gözden kaçırmayın. zamanınız var rahat rahat gezin, koştur koştur gezecek kadar büyük şehirler değil buralar. bal ve ürünleri ve tasarım takılar ikinci el giysi satan dükkanlar ve tabii kışın gittiyseniz üşüdükçe kahve / iris kahve bilumum sıcak içecekler ile içinizi ısıtın. 

açık pazarın karşısındaki kapalı yere girin, önce bir kafe/bar çıkacak karşınıza sonra öteki kapıdan girin hoop kapalı pazardasınız; teyzeler, peynirden kaymağa sucuktan sosise dünyanın ürününü satıyorlar. alışverişini yapan barda alıyor soluğu 2 euroya kırmızı şarap içip içlerini ısıtıyorlar. 

lubliyana çok güvenli bir şehir, yine de sırt çantanıza dikkat edin. pasaportu parayı falan kitapların altına koyun çalamasın kimse o zaman rahat rahat gezersiniz. yağmur bir başladı mı durmuyor, ona göre plan yapın; yanınızda kitabınız olsun, hostelde arkadaşlık kurmak isteseniz o da olur. olga'ya buradan selamlar. eğer bir ingiliz bizim konuşmamızı duysa ya bizi ya da kendini pıçaklardı:))) ingilizceyi böyle duymamalıydım ya da bunlar bir daha ingilizce konuşmamalı diye! ama üç saat sohbet ettik mi, ettik. budur. 

devam edeek 


2 comments:

  1. zoitsa dedi ki...:

    Hostel Türk mantığıyla yaşayan biri olarak bana güvensiz geliyor .Ben daha keyif insanıyım ve kendimi güvende hissetmek istiyorum.:)Keyifle duşumu alıp kahvemi içip şehri seyretmek varken :)

  1. Handan dedi ki...:

    çok haklısın ''türkiye mantığıyla'' düşünemeyeceğimiz uygulamalar var avrupada; birbirini hiç tanımayan insanlar, kadın/erkek karışık odalarda kalıyorlar; bunu bırak anadoluda istanbulda bile uygulamaya koymak zor sanırım ya da olanaksız varsa da ben bilmiyorum.

    ancak hiç güvensiz değil zoi, 40 a yakın noktada gezmişim bugüne değin avrupada; yunanistan italya adalar ispanya lizbon vs vb. hiç birinde olumsuz -güvenlik açısından- bir şey yaşamadım, konfor olarak iyisi kötüsü elbette var, barselonada 30 euroya tek başıma kalmıştım, isterrsen bu seçenekler var. paylaşımlı oda ekonomik tabii ki zorlukları var; geceninherhangi bir saati odada boş yatak varsa bir konuk gelebilir, ışık açılır vs ama herkes hostel kültürünü bildiğinden ses etmez, sessizce işini halleder ve girip yatağına uyur, ses çıkaran da uyarılır:))) şişttt evrensel bir sus efektidir:))))
    keşke daha çok paramız olsa da hep lüks otellerde kalsak ama işte yokken de gezmenin yolu hostelden geçiyor be anacım.
    sevgiler