gümüşlük vizesi almak için gerekenler, turgutreis pazarı, 48 saatte bodrumda ne yapılır, ne yenir, ne içilir?

16 Ekim 2017 Pazartesi
ev hali 

toplamda 48 saati bile bulmayan bodrum gezini tek bir sözcük ile anlat handan derseniz; yürümek, der çıkarım işin içinden. yürüdüm yürüdüm yürüdüm 

şimdi gelin yürürken gördüklerimi anlatayım size. 

*** 

çantalar çiftlenince 
yolculuk var demektir. en hafif çanta hazırlamakta üstüme yoktur. yatılı okulda okumanın kazandırdığı özellikler. geçelim. 

yolculuk öncesi lounge ( salon işte yav) sohbetleri; keşke bir eleman olsa da bira doldursa en azından biz yarı bira yarı köpük ziyan ediyoruz canım içkiyi, yazık. 

bodrumda kalmak için bu kez tercihim turgutreis; niye? sabah erkenden meşhur pazarını gezeceğim de ondan. otele yerleşiyor çıkıp bir tur atıyor sonra uykuya teslim ediyorum bünyeyi; haftanın ve uçuşun yorgunluğunu atmak için; sabah gözümü açtığımda horoz sesleri duyuyorum. mandalina bahçesine bakıyor oda. izliyorum biraz. sonrası hoop aşağı, hafif bir kahvaltı ediyor gazetelere göz atıyor pazara gitmek için minibüse biniyorum. 

turgutreis pazarı giysi ve yiyecek olarak ikiye ayrılmış; giysi pazarında yürümeye başlıyorum. örtüler, ketenler ve peştemal peştemal peştemal renk renk çeşit çeşit çeşit doku doku. incelerden elbiseler dikilmiş, yaz için ideal. biraz daha dokuması kalın olanlar ev tekstili gibi.  ikinci el kıyafet tezgahları da çok. pazarı gezen yaş ortalamasından turgutreisin yaş ortalamasının epeyi yüksek olduğunu anlayabiliyorum. bir an bu kadar çok örtüden sıkılıp yarısında bırakıp geri dönüp yolu karşıya geçip yiyecek pazarına giriyorum; asıl aradığım yer burası zira. evet, sabah her şey taze, çıtır çıtır, esnaf güler yüzlü ama dikkat edin yaşlı amcanın bana yarım kilo limonun ( 5 lira) üzerine 2 limon bir nar atıp ''10 lira oldu'' çabukluğuna ( daha hafif bir tabir bulamadım) kanmayın. zaten bu tavır karşısında bıraktım gittim poşeti amca arkamdan seslenerek bakakaldı, eh be amca kandıracak beni mi seçtin sabah sabah. istanbuldan geldiysem de meyve görünce  aptallaşanlardan  değilim:)) boşverin amcayı. yine de en güzel tezgahlar hep amca teyze / ana oğul / baba kız köyden ne  buldularsa getirip tezgah açanlar. zeytin çok, en çok ama pancar yaprağı; otlu gözlemede, otlu köy ekmeğinde, börekte ve tazesi, dağ taş tezgah pancara kesmiş. 

fiyatlar hiç ucuz değil, ona göre. taze almak, o havayı solumak için gidilir yoksa pazar = ucuz diye değil. bir çay içiyor insanları izliyorum. gözlemeyi orada pişirmeyi yasaklamış belediye, kızgın yağ kokusunun olmaması güzel olsa da kızartılıp gelen soğuk gözlemeyi ısıtıp yemek hiç cazip değil benim için. yemiyorum. 
turgutreis pazarı cumartesi günleri 
mavi saçlı pazarcı 
ayşe arman pozu verelim, diyorum;) sibel hanım iyi bir gazete okuru ki biliyor ve bu eğlenceli pozu veriyoruz. 
sevgiler 

sanırım bodrumdan başka yerde bu kadar zarif ve farklı pazarcıya denk gelemeyiz. sibel hanım ve oğlu tezgahta; reçelden tarhanaya ne ararsanız var tezgahlarında. giderseniz, kaçırmayın. 

tekrar giysi pazarından yürüyüp en sonunda deniz kenarına ulaşıp  marinada alıyorum soluğu. hava süper, aaa macrocenter var! giriyorum ve bingo otlu börek burada da var. hemen bir tane alıyorum; çıkıp koltuğa kurulup ekim güneşine yüzümü verip kedi gibi mayışacakken... hoop böreği yiyor ve hadi handan istikamet  gümüşlük deyip minibüslerin kalktığı yerde alıyorum soluğu. 

burada bir parantez açayım; bütün iyi niyetli çabalara rağmen -ki bunu hissediyorsunuz- ulaşımında bir sorun var bodrumun; belediyenin araçları var; otobüsten küçük minibüsten büyük, temiz düzgün araçlar ama saatler tutmuyor işte, geleceği söylenen gümüşlük otobüsü gelmedi mesela. kimse bişey bilmiyor! özel minibüslerin şoförleri kaba biraz, sorulara el kol ile bağıra çağıra yanıt veriyorlar. bir garip hal  var ulaşımın üzerinde, ki başkana kolaylıklar diliyorum; bodrumun nüfusu 160.000 civarı imiş resmi rakam olarak. bir de kaydı orada olmayıp orada yaşayanları düşünürsek bu rakamdan daha fazla insanın bodrumda yaşadığını bilmek için müneccim olmaya gerek yok. 

nihayet gümüşlük; yıllar önce gelmiştim bu köye; pek bir şey kalmamış hafızamda kocaman bir bakır tencerede sıcak sıcak gelen ve parmaklarımı  yediğim leziz tereyağında karidesten başka:))) soruyorum, hala yapan yer varmış öyle. ancak hem gelmeden hem de geldikten sonra kısa sohbetlerden ve geçerken göz attığım menülerden gördüğüm, gümüşlük çok pahalı! neye göre kime göre diyeni; bana göre canım, bana göre diye yanıtlarım. en makul yer belediye çay bahçesi ve aynı işletme içinde köfte&ekmek yapan yer. 
yarım ekmek köfte & ekmek; 12 tl 
türk kahvesi; 4.25 
bira; 12 de başlayan fiyatlar ( 50lik) 
patates; 8 normal 9 elma dilim 

gayet temiz, siparişinizi veriyorsunuz, elinize bir sıra kağıdı tutuşturuyorlar, köfteci abi seslenirim ben diyor, biranızı yudumlayıp tavşan adası manzarası ile keyif yapıyorsunuz. 

tavşan adası 

yazın bu kadar keyifli olmayabilir, baştan söyleyeyim; bu mevsimde az insan olduğu halde 10-15 dk köfte bekleme sırası vardı ki yazı düşünemiyorum o yüzden de ben yazın gitmiyorum ya bodruma. 

gümüşlük için bir kaç söz edeceksem; yapışık nizam restoranlar, arada yürünecek yol sonra ara ara nedendir ve ilk kim yaptı bilinmez, soba borularına astar diye bir beyazımsı boya ile boyarlardı bizimkiler ( sobalı evde büyümüş çocuk) hah işte ondan boyanmış mekanlar var. kuru ağaç dallarını da boyamışlar bu beyazımsı boya ile ve kabak asmışlar üstlerine. nerede sordum kim yanıtladı yunan özentisi diye anımsamıyorum ama 10 adadan fazla gezdiğim yunanda bir tane bile böyle boyalı mekan görmedim ben. 

bir de eğer 50 yi aşmış erkek iseniz ve gümüşlük'e yerleşecekseniz önce saçınızı uzatıp at kuyruğu yapmalısınız.  saçınız yok mu? o zaman sakalınızı uzatıp öreceksiniz. gümüşlük vizesi sonra. kadınsanız; en az bir şile bezi elbise, kafanıza saracağınız bir çok renkli fular ve kocaman gözlükleriniz olmalı siz de ancak o zaman vize alabilirsiniz:))) şaka bir yana tipler hep böyle ama. bir de sahilde ''bitli'' dediğim tipler var ki onu ancak bilenler anlar; ben yazmayacağım:) 

envai çeşit boncuk, kabak, gümüş hepsi birbirinden ''özel'' ve ''tasarım'' ürünler satan dükkanları da gezdiyseniz en azından günübirlikçi olarak gümüşlük bitti efendim. 

şimdi istikamet bodrum. 

yalnız çok uzadı bu yazı. bodrumu bir sonrakine yazayım. ben bir kahve içmeye çıkayım. 


3 comments:

  1. Gamze Esra Ersöz dedi ki...:

    Pazar gezmesine bayılırım. Ancak dediğin gibi böyle yöresel pazarlar hiç de ucuz olmuyor. Örneğin;Alaçatı pazarı da pahalı.

  1. Handan dedi ki...:

    pazar turu yapalım:) bodrum alaçatı artık pazarı da turistik, ancak ikinci el satan dükkanları kurcalayınca hakikaten çok ucuza nefis şeyler bulunabiliyor gamze, benim şile bezi çanta bulduğum gibi

  1. Çok güzel içten bir yazı olmuş. Teşekkürler