adam tabii ki boşanmaz! medya turu, haber notları, ilişkiler, evlilikler, boşanmalar

18 Ocak 2016 Pazartesi
bu adamın bu ilk çapkınlığı mı sanıyorsunuz? yok, değil. bu sadece basına yansıdı. ve adam tabii ki boşanmak istemeyecek; evde düzenini sürdüren, çocuğuna bakan, kişiliği nasıldır bilmem ama güzel bir kadın var;  arada sahne sonrasında bu adamın başka kadınlarla öpüştüğünü gören bir sürü insan var sadece o zamanlar kimse çekip yaymadı, o kadar. yeni nesil (25-30 yaş marjı) kadınları da anlamıyorum ha! evleninceye kadar atmadıkları takla kalmıyor sonra sanki o taklaları atanlar onlar değilmiş gibi adamları bir maymun etme süreci ki.. aman aman aman ben bunlarla konuşamıyorum bile adamlar evleniyor bir de. 

tanıdığım bir kadın var; genç, çok güzel değil ama giyimi kuşamı saçıyla maçıyla kendini güzel konumlandırıyor; neyse mesele o değil diyeceğim şu ki ; kadın bir fındık kurdu, bir çılgın, bir başka kadın olmak için o kadar çaba harcıyor ki bundan yoruluyor; aslına bakarsan işinde gücünde, gayet normal bir insan / kadın olduğunu kabul etse çok daha rahat ve mutlu olacağından bi'haber habire kendini farklı konumlandırmaya çalışmaktan bi'tap düşüyor; farkında değil. işte bunu ben uzaktan görüyorum; onunla beraber olan erkeğin yaşadığı yorgunluğa bakın; hep ben böyleyim, şöyle kızarım, böyle cırlarım, oraya gitmem / buraya gidelim / bunu da yapalım.. ay ben sıkıldım yazarken... işte bu yeni neslin  başka olmak isterken düştüğü yorucu hal. 

biri evlendi, deyince bizimkiler seneye boşanırlar diyorum; bizimkiler deliriyor benim bu yorumuma; iyi dileklerimi iletecekmişim; iyi olsun diyecekmişim, yahu ne iyi olsun diyeceğim; kız daha nişan yüzüğü parmağındayken mahalleliye selam vermekten vazgeçti! sanarsın ingiliz prensiyle nişanlandı, yok mahalleden bir delikanlı işte o kadar. selam vermeyecek kadar eski çevresine ne olacağını düşünüyorsa evlenince, olmayınca boşanıp mahalleye geri dönecek işte. yaşıtlarım evlendi, boşandı, ikinciye evlenen oldu, ben huysuzum evlenmedim; hala '' hiç evlenmedin mi '' sorusuyla karşılaşıyorum; en son yeterince tanınmamış ve bundan dolayı hayli öfkeli bir şair ile tanıştım; öfkesi yordu beni, muhalefet küfür ile ya da öfke ile olmuyor demek istedim ama o kadar tanınmamışlığın öfkesiyle edebiyat dünyasına sövüp saydı ki beni duymayacağından söylemedim. ha bir de bunlar var; az tanınmış yazar psikoloji / öfkesi 

yazan kişinin egosu yüksektir, diyorum hayır, diyor; lan nasıl hayır yan yana getirdiğin sözcüklerin insanlar tarafından okunacağına üstelik beğeneceğine inanan insanın egosu yüksek değilse kimin egosu yüksek!? bir kitap yazıp bütün sosyal mecralarda sürekli ama sürekli o kitabı paylaşanlar ise nazarımda gülümsetici bir okura ihtiyaç hali sergiliyor. kitabım metroda, kitabım lokantada... yazık ya.. bırak okur paylaşsın ama ne yapsın bir tanecik kitap, bunun  bir de yayın evi versiyonu var ki, kaç, kaç, kaç! günde 216859785 kere yayın evi ve kitaplarını paylaşan bir adres. böyle artmıyor satışlar, diyeceğim de o öfkeli az tanınan şair gibi beni duymayacak istediği kadar olmayan satış derdinden,  o yüzden kıstım sesini gitti. 

ortaya karışık bir yazı oluyor farkındayım; bilinç akışı diyorlar buna 

evlilikler yürümüyor; kadınlar çok şey bekliyor, erkekleri annelerimiz hödük hödük yetiştiriyor, erkekler değişmek için çaba göstermiyor, sürekli kocamla bilmem ne keyfi yapan kadından da bütün gün futbol izleyen adamdan da gına geliyor, birbirlerinden nefret edip ayrılıyorlar. 

ben mi, ben huysuz huysuz kitapla, diziyle, geziyle, yemekle kendimi oyalıyor bundan da büyük zevk alıyor; en zevkli zamanları evde kimse yokken canım ne istiyorsa onu yaparak geçiriyor huysuzluğumla gayet iyi geçinip, kendimi dinleyip yaşayıp gidiyorum da bu ara yine bir seyahate çıkasım var.

hadi ben  kahve içeyim de siz de yazıdaki insanlar kim diye meraklanın:) 


0 comments: