dün akşam risotto yaptım biliyorsunuz; sızma ve tereyağında çevirdiğim bol soğan ve sarımsaklara pirinci eklediğimde yan ocakta tavuk suyu kaynıyordu. sonrası işte bir kepçe tavuk suyu, bir yudum şarap, aa dur risottoya da şarap eklenecekti:) şeklinde ara ara tuz kontrolü yaparak deniz tuzu ve karabiber ekleyip tavuğu da ekleyerek pişirdiğim koca bir tencere risotto ile baş başa kalınca arkadaşlarım düştü aklıma. koydum tencereye risottoyu üstüne kitapları bir de güven asa deneme boy sızmayı düştüm yola. yol dediğime bakmayın, 10 dakika.
ben şarabımı yudumlayıp bana aldıkları kitaplara bakarken onlar çok leziz olmuş bu handannn diye risottoyu yemekteydiler. herkes mutluydu.
***
sevim gökyıldız
sanatçı sofraları
hem okuyorum hem de notları alıyorum. mesela colette şampanyayı çok seviyormuş. aynı colette kendi hazırladığı sofralarda uzun saatler geçirmekten çok keyif alırmış ve
''biraz büyücülük bilmiyorsanız, mutfağa hiç girmeyin.'' dermiş.
gece karıştırdım biraz kitabı; şimdi not ala ala okuyorum; mesela proust hiç ekmek yemezmiş. biraz colette biraz da proust'a mı benziyorum:))?
bunun yanında bir de deniz gürsoy / balık mezeleri kitabını almış sevgili arkadaşlarım; bir teşekkür de buradan. yemek okuyup yemek yapmak sonra bir sofrada paylaşmak pek güzel. bir gün de rakı masası kuralım deniz gürsoy okurken.
yazarlar pek düşkünlermiş yemeğe; görünen o ki bir odaya kapanıp saatlerce yazmanın sonucunda gezmeye ya da başka uğraşlara vakit harcamaktansa en iyi ikili olan sohbet ve yemeği dahil etmişler yaşamlarına; iyi de etmişler.
daha önce de yazdım; iyi yemek bende kafa yapıyor:))) vallaha bak iyi bir karides yediğim zaman bir şey içmeme gerek yok; keyifleniyorum. keza iyi bir kuzu pirzola
tam yemek vakti yazdıklarıma bak ya! sustum.
sevim gökyıldız
sanatçı sofraları
yemek sanat
oğlak / yemek / kültür
175 sayfa
0 comments:
Yorum Gönder