braga, guimaraes (bundan sonra gimerenj diye okunduğu gibi yazacağım) ve vigo (bigo, diyor ispanyollar) için aklımda kalanları kalanları yazıp bu senenin seyahat yazılarını sonlandıracağım. yeni sene yeni seyahat...
portoda beş gün kaldıktan sonra trenle bir saat uzaklıkta olan bragaya gidiyorum. (3.75 euro bilet) braga hakkında türkçe bloglarda pek bir bilgi yok, bir zamanlar galatasaray ile maç yapmışlar, onunla alakalı ekşi sözlükte bir kaç entry var, o kadar.
braga, gerçekten küçük bir kasaba. ve yağmurlu. kaldığım iki gün boyunca yağmur yağdı! ıslana ıslana gezdim. iner inmez trenden zaten beş dakika yürüyerek şehrin merkezine kocaman bir kale kapısı tak'tan içeri giriyorsunuz. bu yazı fotoğrafsız olacak; bütün fotoğraflar instada.
yağmur değil fırtına olunca ilk saatler, indiğim gibi trenden kendimi bir küçücük bir lokantaya zor attım! yemek yiyip bişeyler içerken kalacağım hosteli buldum. bu arada hostel kültürü ile ilgili başlı başına bir yazı yazacağım. o çok başka bir konu. braga'da kaldığım hostel, 200 yıllık, merdivenleri ahşap ve gıcırdayan bir hosteldi. ama gerçekten kalan çocuklar olsun, çalışanlar olsun çok iyiydi ve binanın bitişiğinde çok iyi bir lokanta vardı. bütün şehri 3-4 saatte gezdim, ıslandım, kahve içip devam ettim, ıslandım porto şarapları içip dinlenip gezmeye devam ettim. pasajlarını gezdim, 2 euroya elbise aldım! bir kiliseye yardım için bırakılmış. 2 euro! keten yazlık elbise. unutmazsam yaza paylaşırım, bu elbise o elbise diye. bakalau diye telaffuz edilen balıklarının köftesinden ızgarasına her çeşidini yedim. bir de ilk geldiğinde ''insan yiyecek bunu'' diye türkçe tabii ki tepki verdiğim nefis kuru fasulyelerini. nata zaten her yerde.
üçüncü gün neyse ki hava açtı ve en turistik/dinsel bölgesi olan bom jesus tarafına çıktım. bütün şehri yukarıdan izleyip bir de dua edip (ciddiyim) bu kadar yağmur ve braga yeter deyip gimerenj'e doğru yola koyuldum. gimerenj, braga'dan da küçük bir kasaba!
gimerenj; old town'da 15 euroya hostel, 6.5 euroya açık büfe öğle yemeği yapan nefis bir lokanta, hostelin de alt katında rock bar! unutmadan, 1-5-7 euroya da tişört, elbise vb. satan no name bir mağaza. daha ne olsun handan deyip çantayı hostele, kendimi sokaklara attım. 1880'lerden kalan minik fırında espresso&nata kahvaltı, sokak eğlencesinde (bando çalıyor gençler, herkes yiyip içip eğleniyordu meydanda ve hostelim o meydana bakıyordu) ilk gece kendime lüks verip tek kişilik oda aldım hostelde:) sonrası, yürü, ye, fotoğraf çek, öğle uykusunu boşver, yine gez, ye, iç, yürü... şeklinde geçti.
porto gerçekten nefis lokasyon gezmek için.
buraya kadar gelmişken galisya sınırında ilk kasaba olan vigo'ya gitmeden olmazdı. vigo, beni porto kadar mutlu etmedi. ispanya/galisya'nın başlangıç şehri ve fiyatlar birden fiyuvv iki katına çıktı. mesela hostel 25 euro oldu ama tek kişilik odaydı, yani hosteli de lükstü. okyanus gördüm mü, gördüm, tursitik bölgelerinden kaçıp hipster bölgesinde kaldım mı kaldım, iki günde de bu küçük liman şehrini gezdim mi, gezdim. vigo'dan san sebastian'a gitmek niyetimi sonraya bırakıp geri portoya döndüm, çünkü, dönüş uçağım portodandı.
bahsettiğim bu üç küçük kasaba ve bir liman şehrini her birine 3 gün bile ayırsanız sokak sokak gezebilirsiniz. deniz ürünlerine doyup, lokal içkilerinin ve kırmızı karideslerinin tadına varıp çok güzel müzikler dinleyip harika günler geçirebilirsiniz.
portoya döndüğümde bom jesus'ta ettiğim dua kabul oldu!:)))))
sonrası havaalanı; ben havaalanlarını severim. uçuşuma saatler kala gider, gezer, yer içer, alışveriş yaparım. bir mühim not: vigo'da olan zara bizim zara'ları falan unutun, nefis giysilere sahip bir mağaza, giderseniz kaçırmayın.
sonra istanbul; hepimizin bildiği şeyler. çok açık olan bir şey var ki; şu anda özellikle portekizin benim gezdiğim bölgesi istanbuldan ucuz! yemek, içki, giysi... hepsi. tabii ki biraz gezip dolaşıp şehrin (porto'nun) turistik bölgesinden uzaklaşan bir gezgin iseniz, yoksa nehrin kenarı ( aslında o da ucuz bizim boğaz tarafından ya neyse) tabii ki pahalı.
ben bu hatta bir daha dönerim, şöyle dönerim; bilbao ve san sebastian gezip oradan hoop porto'ya dönerim. sevdim:)
bu seyahat, kafamda sorun olarak oraya götürdüğüm çoğu şeye uzaktan bakıp aslında hepsini çözebilecek kapasitede olduğumu gösterdi bana. yürümek beyin duşu gibi bişey! arındım, düşüncelerim, netleşti. geri döndüğüm günden beri rahatladığımı fark ediyorum ve nihayetinde olasılıkları çıkarıp hayatımdan, sorunun son noktasında ne yapacağıma nihai kararımı verip, bugün sabah çözdüm! hahayttttt! harcadığım parayla terapiste gitsem bu kadar faydalı olmayabilirdi:)))))
31 aralık'a kadar başka yazı yazar mıyım bilmiyorum ama şu anda bu senenin son yazısı bu, sabah duş alırken vereceğim nihai kararı da verdiğimi kendi kendime ve ilgilendiren taraflara deklere edip kokoşluk yapmaya çıktım:))))
manikürümü pedikürümü yaptırıp yılbaşı kırmızısı ojelerimi sürdürüp akmerkeze doğru yol aldım. kızkardeşim ve ailesi de bana katılınca oohhh değmesin keyfime durumu oldu. kıvanç ile yılbaşı süslerinde fotoğraflar çektirip, kırmızı rujumu da alıp kuş gibi hafiflemiş olarak evime döndüm.
hepinize iyi seneler diliyorum; aşkla, seyahat, lezzet, heyecan, tutku ve huzurla!
0 comments:
Yorum Gönder