aslıhan gürbüz'e gelecek olursam röportajı okurken kafamdan arka planda şu cümle geçmeye başladı;
'bu kadar zorlanıyorsanız oyunculuk yaparken neden ısrar ediyorsunuz oyunculukta?' maro sormamış, ben sordum. bünyesi alerjikmiş saçlarını boyatması sorun, beli problemliymiş iki defa ameliyat, istanbulun kalabalığına alışamamış ( sanırım o da benim gibi çocukluğu kasabada geçen, özgür büyüyen çocuklardan) sektörün çalışma saatleri uzun olduğundan hastalanmış ve daha bir çok sorun, göbeği, kilosu... eğitimini aldığı işi yapıyor olması belki şans ama bu kadar zorluk yaşarken oyunculuk yapmakta neden ısrar ettiğini anlamadım. kamera arkası olabilirdi pekala, saçlarının beyazının, göbeğinin, kıyafetlerinin hiç sorun olmayacağı bir yer kamera arkası. bu kadar zorlukla oyunculuk yapmak ya da yaparken bu kadar şikayet ederek yapmak insanın kendine verebileceği en büyük zarar. 40 yaşından bir kaç sene sonra bu röportajı bir daha okursa gürbüz, ben ne kadar şikayetlenen bir insanmışım niye kendime bunu yapmışım ya diye kendi kendine gülümser sanırım.
***
michelin tavsiyeli yerlere gitmeye sade beş denizler restoranı ile başladım. şef deniz şahin, kendisiyle tanışmadık. işletme müdürü samet kazancı ile tanıştık. ben yağlı somunu tercih ettim, buz gibi bira eşliğinde onu yerken mekanın hikayesini dinledim.
4.5 sene olmuş açılalı, akkavak sokakta mukim restoran her gün kara tahtada günün menüsü yazan ondan başka alakart menüye de sahip. öğle yemeklerinde civar beyaz yakalıların sıklıkla tercih ettikleri bir yer. mişlen abi tavsiye edilince en çok sorulan soru '' fiyatlarınız değişecek mi?'' olmuş. işletme müdüründen ilk ağızdan teyitli bilgi; değişmemiş. ben yağlı somunu yerken minicik sarmalarından ikram ettiler, tek lokmalık sarmalar büyük bir emekle sarılıyordur. evet, bunun için bir atölye kurmuşlar. kuzu etli sarma çok lezizdi. servis elemanları çok genç ve güler yüzlü çocuklar. bahçesi var. çocuklu ailelere alışkınlar, bahçe katında öğle rakısı için gideceğim bir gün. kendilerini tebrik edip en son hurmalı incirli tatlılarını da zevkle mideye indirdikten sonra nişantaşı sokaklarında yüzümde kocaman bir gülümsemeyle dolaşmaya devam edip yakında yapacağım seyahatte giymek için kırmızı bir spor ayakkabı aldım. nişantaşı her daim beni şaşırtan bir semt. en sosyetik caddesinde bazan paşabahçeden üç otuz paraya kase, tabak, bardak bazan da böyle bir arka sokaktan inanılmayacak fiyatlara ayakkabı ya da kıyafet almak mümkün oluyor. ayakkabı kaç lira mı? 299 tl:))))
***
unutmadan şunu yazayım. ben konya küflü peynirini çok severim. yıllar önce annemle yaptığımız konya seyahatinde keşfetmiş ve taşımıştım çantamda bursaya. makarnaya tosta koymuştum günlerce. sade beş denizler'de görünce hiç sektirmeden sipariş verdim. ben pidenin pizzanın hatta lahmacunun iyisini şöyle anlarım. sıcakken iyi güzel tamam ama soğudu hatta ertesi güne kaldı. lastik gibi ya da hamur olmadıysa ve hala yiyebiliyorsam iyidir. yağ somununu bitiremedim, sardırdım yarısını , eve getirip attım dolaba. ertesi sabah kahvaltıda yedim. hala çok iyiydi. tartışma bitmiştir:) sade beş denizler mutfağı iyidir. gönül rahatlığıyla tavsiyedir.
***
üç senedir ha pandemi ha richard dalyanı seviyor derken sırt çantalı hostelli handan tarzı& benim tarzım seyahat yapmayı özledim ve kendime tek yön bir bilet aldım. yaşasın emeklilik! yaşasın tek yön bilet alma keyfi. nereye gidiyorum? porto.
dört sene kadar önce ispanyadan lizbona gezmiştim. kaldığım yerden o hattı devam edeceğim. porto'dan sahil hattını izleyip bilbao'ya kadar gezmeyi düşünüyorum ama bu çok kabataslak bir rota. tek bildiğim porto'dan başlayacağım. hostelde konaklayıp civar kasaba ve köyleri gezip bünyeyi deniz ürününe bandıracağım! başka da bir şey bilmiyorum. bakarsın seyahatin tamamında porto'da kalırım.
***
bu seyahati sırt çantası ve çok az kıyafetle hem de eski kıyafetlerimle yapmayı düşünüyorum. bir tane hafif ama çok sıcak tutan kaz tüyü montun içine tişört ile geçirmeyi düşünüyorum zaten bu mevsimde çok da soğuk olmayan atlantik kıyısı seyahatini, bir de tabii ikinci el mağazalardan alışveriş yaparak tarzımı biraz değiştirmek istiyorum. zincir mağazalarda değil de portekiz yerel markalarında ne var ne yok bir bakacağım.
***
sabah sabah dergiyi okurken aslıhan gürbüz ile başlayıp tıkır tıkır kendini yazdırdı ya bu yazı, şimdi bir kahve daha demleyeyim de medya turu yapayım. yalnız ben üç sene oldu televizyon izlemeyeli ya magazinde ünlü çift evlendi / boşandı haberlerinde geçen genç ''ünlü'' çiftleri hiç tanımıyorum, hiç! ama şu anda zaten en çok magazini dedikoduyu yemek üzerine çeviriyoruz. hadi şunu da yazayım da yazıya bir son vereyim avuçlarım kaşınıyor bu dedikoduyu yazmak için:)))
pek ünlü bir şefimiz kendi restoranından sıkılmış olmalı ki bir başka restorandan sipariş veriyormuş kendine. sipariş verdiği restoranın sahibi anlattı vallaha. o da takılıyormuş ona ne o sen yemek yapıyorsun pek de ünlüsün ama benim buradan sipariş veriyorsun diye. yanıtını yazmayayım, çünkü o zaman bana aktaranın kim olduğu belli olur.
***
yemekle aşkla keşifle seyahat ile seneye 50 yaşıma gireceğim umarım. bu 50'nin de şöyle bir esprisi var bende, memleket 100 yaşına girecek, eh ben de yarı yaşında olacağım memleketin. 5 yaşımdan beri anımsadığımı varsayarsak 45 senesine tanığım, ez cümle kutlamalara ortağım:)))
***
günaydın
Şimdiden keyifli seyahatler , porto anılarınızda bekliyor olacağım .