soğuk şehirlere gezmeye gideceğim; en kalın kazak ve elbiselerime bakıyorum ıhh olmayacak bunlar diye geçiyor aklımdan...
tayt bence bir kıyafet değil, derdim hala da diyorum ama en son aldığım şey bir termal tayt! allahın sopası yok! çok üşürsem zagreb ya da slovenyada giyerim artık.
kışın gezmek eğlenceli; biletler uygun, hostellerde yer kolayca bulunuyor ve yine fiyatlar makul, terlemiyorum gezerken; yürü yürü yürü bir kahve molası, yürü yürü yürü bir kadeh kırmızı şarap sonra yemek sonra tatlı böyle böyle şehri yürüyerek gezerken gusto haritasını da çıkarıyorum kendimce.
geçenlerde bir gün bütün işlerim ters gitti. hem de ne ters gitmek; önce aile hekimliğinde doktorun söylediği şeyi iddia ettiği konuyu hiç söylemediğini ısrarla söyledim. yaş oldu 40 bir şeker kolesterol baktırayım deyip, aç susuz aile hekimliğine gittim; neymiş önceden randevu alacakmışım! e öyle dememiştin doktor/demiştim/dememiştin. susuzluktan ölüyorum doktor, demedin işte. bir daha gelin/hadi len!
oradan çıktım, dişlerimde sorun var; tomografi mi ne ise ondan çekilecek; özel bir klinik tavsiye etti diş hekimi; gittim. karşılama güzel, ve fakat işlemin yapılacağı odaya girip o önlük gibi şeyi boynuma bağlamaya çalışırken kiri çarpıyor gözüme! çarpmayacak gibi de değil hani kirden artık parlamış! o önlüğü takmayacağımı söylüyorum, yenisi olmazsa. yenisi yok. bunu takmam, o arada çalışan kızların birinin saçı uzun kıvırcık salkım saçak açık, ağzıma bakacak ama saçlar.... oda daracık
durun! diyorum, çektirmeyeceğim, hem 250 lira vereceğim hem de bu şartlar, yok olmaz, deyip çıkıyorum o daracık, sıkıntılı, saçlı ve kirli önlüklü odadan. söylene söylene iniyorum katları.
tabii ki ilk fırçayı nasıl böyle bir tavsiye edersiniz, diye diş hekimine atıyorum. bilmiyormuş, bu ilk şikayetmiş! hadi len!
zaten bu ''siz ilksiniz'' meselesinden bir gün aaa daha önce de almıştık bu şikayeti mertebesine geçersem kafamı kıracağım. bu kadar mı sessiz her söyleneni şartsız yapan insanlarsınız siz. o kirli önlük hiç mi birinizin dikkatini/tepkisini çekmedi. e size de hadi oradan sessizler! tepkisi atıyorum buradan. ses verin biraz ses.
sonrası bunları anlatan bir mail, onların açtığı özür telefonu ama benim yok gelmem bir daha, parasıyla iş yaparken böyle bir hataya bir şansı daha niye vereyim ki ben paramla? sorusu havada, yanıtsız. diş tedavisi bekliyor.
kimse üstüne alınmasın diye firmanın adını yazayım; panoson görüntüleme merkezi. a evet yeni önlük almışlar, ben çok haklıymışım, minvalinden bir konuşma da yaptık ama yok zamanım gitti, hizmet alamadım. bir şans daha vermem. verirsem rahatsız olurum.
sonrası aynı gün bişey daha oldu ya ama bak şimdi anımsamıyorum. eve geldim, sessizce kanepeye oturdum ve artık bugün bir eylemde bulunmayayım diye düşündüm.
beni delirten şeylerden biri bu; hizmet sektörünün aldığının karşılığını vermemesi. mesela yemek için de sıraya girmem ben; allahım para veriyorum aşevi mi bu niye sıraya gireyim!? aklım almıyor bu mantığı. keza eğlenmek için yine sıra beklemem. içeride madonna çıkacağını bilsem belki:))) lalettayin bir yer içeride yüksek ihtimal türkçe pop/eller havaya var ve kapıda kuyruk. yok artık.
sonra işte bazan hiç bir iş halledemeden istanbul kazan ben kepçe saatler geçiyor. bazan da hoop her şey bir anda halloluyor. tatlı zamanlar onlar, onları anımsayıp gülümsüyorum.
sırt çantam yok, çıkıp bir çanta almalıyım.
sonra enn kışlıklardan müteşekkil bir seyahat çantası
sonra ver elini sabahın köründe zagreb
hadi bakalım
günaydın
yolda olmak; ne muhteşem bir duygudur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İyi yolculuklar şimdiden merakla bekliyorum kahve şarap tatlı yazılarını