sevdiklerimize sarılmak ve sevdiğimiz şeyleri yapmaktan başka bir çaremiz yok.
geçen haftanın hatırı sayılır bir kısmını bursa'da geçirdim; bursada geçirdim de semtimizden dışarı çıktım mı? yoooo semt pazarı semt kahvesi ev üçgeninde geçirdim günleri; dinlendim. pazar günü bomboş istanbula ayak bastım; kabataş'tan cihangire oradan harbiye'ye bomboş sokaklarda yürüyüp evime geldim.
***
geçen haftalarda babylon'da garanti caz yeşili kapsamında bir davetiyem vardı; esmerle uzun süre taksi bekledikten sonra nihayet bomontiada'ya gidebildik; özellikle 1 saat önce gittik ki esmer gezsin mekanları. the popülist henüz açılmamıştı, delimonti'de buz gibi biraları yuvarlayıp hem konsere altlık yaptık hem de ortama baktık. delimonti kalabalık her daim. sonra kiva'yı vs gezip babylon'a girdik nihayet. bütün siyaset ve kişisel yargıların dışında şunu söyleyebilirim ki babylon ve bomontiada çok güzel mekanlar.
o kadar insan varken bile havalandırma gayet başarılıydı ve hiç ayyy nefessiz kaldım, demedim ben. yalnız sanırım ilk kez konsere gelen iki kızcağız kulağımın dibinde sohbet ediyorlardı ki önce bir döndüm, baktım; anlamadılar bir daha dönüp sohbet edecekseniz bar tarafına gidin diye nazikçe uyardım. kızcağızlar n'apsın dediğim gibi sanırım ilk kez konsere gelmişlerdi ve cak cak konuşuyorlardı. kızları susturamadık:) biz bir kaç adım uzaklaştık onlardan ne yapalım ders mi verelim yani konserde yapılacaklar / yapılmayacaklar diye.
girişte bileğinize bir damga vuruyorlar ve ben aslında bundan hoşlanmıyorum; sene olmuş 2016 hala damga ile konser alanına giriş çıkışların kontrol edilmesi saçma geliyor; başka bir yolu olmalı. ha belli olmuyor damga o başka ama garip yani birinin bileğime damga vurması. değişse güzel olur. biletin bir parçası kalabilir kişide, çıkış girişte gösterebilir. olmaz mı? olur yahu neden olmasın.
bir lafım da içerideki içki fiyatlarına; tabii bir hafta önce prag'da kozel birayı 1 euroya barda içince babylon'da 22 lira fiyat hakikaten fazla geldi. 22 lira ne abicim ya, insaf! zaten biletler 60 civarı bir de bira 22 e taksi parası vs derken gitti az 100 lira. iki bira içersen, oooo...
fiyatlar düşürülse iyi olur. sonra niye az insan geliyor, e gelemez nasıl gelsin.
***
istiklal'e gitmek gerek; yine de her şeye rağmen o sokakta yürümek, kahve içmek, kötü de olsa mekanların biraları, fabrikasyon da olsa mezeleri kalabalık yapmak gerek. kapanınca daha mı iyi olacak!? işletmelerin de kendilerine çeki düzen vermeleri gerekiyor tabii; taze meze, leziz yemek, uygun fiyat gibi... hep beraber atlatacağız bu günleri de elbette.
***
raffi portakal'ın portakal'ın yüzyılı kitabını bitirdim; ister antikaya ilgi duyun, ister istanbulun tarihine bir yerinden yakalayacaktır bu kitap sizi. raffi portakal'ın anılarını okurken kimi zaman hüzne boğulacak kimi zaman da kahkahalar atacaksınız. hele bir '' sen benim kim olduğumu biliyor musun?'' tartışması var ki evlere şenlik. anlatayım; raffi bey bir müzeyi gezerken yasak olması belirtilmesine rağmen tombakları çok sevdiği için fotoğrafını çekmektedir, güvenlik gelir, çekmeyin lütfen diye uyarır. raffi bey ise kendine engel olamamakta farklı açılardan fotoğraflamaya devam etmektedir. güvenlik bir daha uyarır; dinleyen kim! en sonunda güvenlik sert bir şekilde ''sen kimsin niye çekiyorsun'' diye fırçalar raffi beyi; raffi beyin türkiyeli tarafı ortaya çıkar:) cebinden kartını çıkarır '' ben raffi portakal, sen kimsin'' diye yanıt verir. güvenlikte kimliğini çıkarır:))) hayal edebiliyor musunuz, iki koca adam sen benim kim olduğumu biliyor musun, diye didişiyor. sonra tabii sulh sağlanıyor, raffi bey bu kadar sert davranılmaz, diyor; güvenlikte bir adım çekiliyor. yani ermeni de olsanız yahudi de roman da bu topraklarda yaşayan biriyseniz bir gün mutlaka '' sen benim kim olduğumu biliyor musun'' diye ünleyebiliyorsunuz dünyanın herhangi bir yerinde; türkiyelilik bu işte!:)))
bu kitabı okuyun.
***
hafta başladı. sürü sepet iş var yapmam gereken.
iyi haftalar
0 comments:
Yorum Gönder