orta avrupa notları; prag, canımı sıkanlar

1 Mart 2016 Salı
kafamda uçuşuyor prag; yazayım da rahatlayayım. 
budapeşte prag arası otobüsle 7 saat / 22 euro / eurolines şirketi ile yolculuk 

önce eurolines için bir iki cümle yazmam gerek ama. bu şirket bizim bildiğimiz otobüs şirketi kuralları gibi değil ha aman diyeyim. koltuk numarası yok biletinizde, nereye yetişir ya da  nereyi keyfiniz isterse oraya oturuyorsunuz. kalkış saati 3 mesela, saat 3 oldu mu şoför hop hareket ediyor, öyle yolcuyu sayayım vay kalkıyoruz diyeyim muavin hoş geldin desin, unutun bunları. ilk koltuklarda su ve gazete var alıyorsunuz, geçiyorsunuz. biletinizde varacağınız saat bilgisi de var. ben giderken otobüs boştu ferah feza yayıla yayıla gittim prag'a ve fakat iner inmez dönüş biletinizi alın! dönüşte otobüs doluydu. enteresan ama öyle. arada bratislava var ve çoğunluk orada iniyor. bir de telaffuzu ''pırrnoo'' diye bir şehir var:) çok güldüm ben bu pırrnoo ya. hah ne diyordum eurolines iyi firma otobüsler temiz vs ama türk işi değil. zamanında terminalde olun. prag'da iki tane terminal var; biri bu eurolines ve öğrenci turlarının kullandığı terminal diğeri demek ki daha yerel. 

gece 10 da prag'a vardığımda kendi kendime söyleniyordum; yine hostel bulmadan geldin handan! bu düzensizlik nereye kadar handan! diye derken otobüsün camından karanlık prag'da ışıklı tabelalarda hostel yazısı gördüm! tanrı seni seviyor handan, dedim. indim otobüsten 50 metre yürüdüm ve bingo hostelde yer var fakat ilk lanet praglılarla karşılaşmam da hostelde oldu. şöyle ki; iki gece 22 euro, yine tanrı beni seviyor ki üzerimde bozukluk 22 euro var. çok yorgunum içecek alacağım; 1 euro 20  sent ay bozuk yok, kız para istiyor. lanet! k.altk! içimden bunları söylerken dağ montumun 55 cebinden birinden bir 5 euro buluyorum da alıyorum içeceğimi. yazmayacam adını falan hostelin resepsiyonda çalışan kızlar da güvenlikte duran amca da lanet insanlar ayrıca 11 euroya dahil kahvaltı da kahve de berbat. odalar temiz vs ama kızların ancak bir tanesiyle ertesi gün biraz sohbet ettikte öyle yüzleri güldü, ilk gün prag'da sabah sadece bir kahveci adam gülümsüyordu. asık suratlı aksi insanlar. ay alamadım sinirimi. 

neyse aksiler ve soğuklar bunda coğrafyalarının etkisi olduğu kadar yönetimlerin de elbette etkisi yadsınamaz. kafka boşuna çıkmamış bu topraklardan. 

ben o hostelde yer bulamasam o yorgunlukla az ilerdeki hiltona atacaktım çantayı verecektim euroları uyuyacaktım:) prag saat 10 da uyuyor sevgili orta avrupa gezecekler; haberiniz olsun. bu saatte neden karanlık uyuyor mu prag, diye sorunca ben eeıı hafta içi, diye geveledi bir şeyler klara. ben de uzatmadım zaten eski şehir muhtemelen uyanıktı ama sabah ancak görebildim meydanı charles köprüsünü ve diğerlerini. 

prag'da bir başka canımı epeyi sıkan bir durum da insanların dilenme şekliydi. evet bu dilenme şekli bir insan olarak kalbimi kırdı. hiç kimse bu şekilde dilenmemeli! pozisyonlarını anlatmam da yazmam da zor siz en iyisi görsellerden aratın ve o başları önde diz çökmüş insanların fotoğrafını çekip paylaşabilen varsa bakın, ben prag başbakanı olsam yasaklardım bu durumu. insan fakir olabilir, ekmeği olmayabilir, ekmek çalabilir, bana bir ekmek al bana bir şarap al diyebilir bunların hepsi kabulüm; yeter ki bir başka insana diz çökmesin, bu şekilde insanlığını kalbimi kıracak kadar ayaklar altına almasın. anlatamıyorum tam olarak... üzülmekten daha başka bir duyguydu bu hissettiğim ve tabii o diz dökmüş başı yerde adamların bir de köpeklerine sarılmış halleri.. köpeklere de yazık ulan! o kadar saat hareketsiz durur mu hiç bir hayvan! nereden baksan kötü berbat bir durum. 

prag coğrafya olarak etkileyici evet ve fakat baştan beri söylüyorum; kurban olsunlar yorgo'ya, markoya,  gülümsemek yok bunların şehrinde. bir kahveci adam gülümsüyordu işte:) 

sabah saat 10 dan önce hiç bir yer açılmıyor prag'da, haberiniz olsun. benim gibi 7 de uyanıp 8 de kahvaltı yapıp 9 da hostelden çıkıp boş sokaklarda bütün old townı yürüyüp kahve alacak bir yer bile bulamayıp saat 10 da tura yeni baştan başlayabilirsiniz. çünkü o otobüs terminalinden şehrin merkezine 20 dakikada yürüyorsunuz.  

soğuk soğuk soğuk. ona göre giyinin. 
euro her yerde geçmiyor; paranızı kron'a çevirin bir kaç yer dolaşın en yüksek kura bozdurmaya çalışırken komisyon almadıklarına emin olun. 
saat kulesini izlerken cüzdanınıza sahip olun. 

ben su dolu bir küvetten çıkardıkları ıslak bardak ile bira servisi yapınca bir bira evindeki barmen, tabii ki içmeyip, şişe bira içtim hep. çünkü bence o şekilde servis hijyen değil. 

biraları güzel 
biraları ucuz 
istanbulda biraya verdiğimiz para ile avrupa turu yaparız:)

prag notları devam eder bir süre 


0 comments: