post korona

14 Haziran 2020 Pazar
hayatımızdan çıkanlar; 

*sinema. sinema aslında uzun zamandır çıkmıştı hayatımdan. yanlış anımsamıyorsam en son ahlat ağacı filmini izledim, beyoğlu fitaş'ta. sinema izleyicisine katlanamıyorum ben; sinema ile bir sorunum yok yoksa. sürekli telefonunu açıp kontrol edenlere, sinir oluyor, konuşanlara deli oluyor, mısır yiyenlerden nefret ediyorum! o yüzden sinemaya gitmeyi bırakalı yıllar olmuştu ama korona bunu tek sebep haline getirdi; sosyal mesafe. bitti. 

seyahat ve kahve hiç çıkmadı hayatımdan 

* tiyatro. tiyatroyu da uzun zamandır çıkarmıştım hayatımdan yine son kez -yıllarca aradan sonra- sadece evime yakın ve bu imkanı kullanmalıyım, bir havasına bakayım diye devlet tiyatrolarının şimdi adını bile unuttuğum bir oyununa gittim, mecidiyeköy sahnesinde. küçük salon sanırım artık kimsenin tercih etmeyeceği bir salon olarak kapanır. zira oyuncunun nefesini hissedecek kadar sahneye yakın ilk sıradaki koltuklar. bu da korona sonrası yine ne gerek var insanlarla bu kadar yakın olmaya, diye yaşamımdan zorlanmadan çıkaracağım bir eğlence / sosyalleşme. 

* sahaf. ne yazık ki artık başkasının okuduğu kitabı almaktansa gıcır gıcır tertemiz bir kaç kitapçıdan yapıyorum kitap alışverişimi. favorilerim, yky beyoğlu, iş bankası yayınları nişantaşı, kanyon avm remzi kitabevi. 

* sokak köftecisi. ah ah işte bunu özleyeceğim. ekmeğin içini çıkarttırıp, biraz kızarttırıp ekmeği yarım ekmeğe 1.5 köfte isterdim. bol soğanlı bol biberli! tezgahtaki abi gülümseyerek bir kaç tane böyle müşterisinin olduğunu söylerdi. bazan hemen oracıkta bazan da sarıp eve getirip buz gibi bir birayla yerdim. tek tek ürünlerin hijyenine emin olamadığımdan, bir süre - bir yıl kadar- gitmem. evde köfte ekmek yapacağım:) 

* küçük mekanlar. beyoğlundaki küçük  bar ve mekanları da yine uzun zamandır çıkarmıştım hayatımdan hem beyoğlunun önlenemez kalite olarak gerilemesi hem de artık dışarı çıkma kritelerimi biraz yükseltmiş olmam etkendi buna. şimdi hiç gitmem artık. beyoğlunda, şişhanede gidersem bir iki mekan var, aklımda. biri divan teras diğeri iksv üst kat barı. yıllar önce iksvnin üst katında bir beyaz şarap içmiştim,  tadı hala damağımda. sürekli işletmecisi ve doğal olarak ismi değişen bir mekan orası. şimdilerde monkey olmuş sanırım. bir gitmeli, istanbulun en güzel manzaralı birine sahiptir şişhanedeki iksv binası. aklınızda olsun. 

* tokalaşmak. unuttuk. artık öpüşmek tokalaşmak yok. zaten yazın dayanılmaz bir durumdu. çok uzatmadan buna sevindiğimi  söyleyebilirim. 

* kocaman avmler. avmye gidiyorum. bundan da rahatsızlık duymuyorum. çünkü o eskiden aman küçük esnafı koruyalım, dediklerimiz hep kazıkladı bizi. ilk giyişimde su çeken botları beşiktaş çarşıdaki aldığımız yere götürdüğümde ''aaa hiç böyle bir şikayet almadık, ilk sizsiniz'' diyen dükkan sahibi aklıma geldikçe hala sinir oluyorum. bir gün zaten ikinci olsam dişimi kıracam, falan demiş sinirle çıkmıştım dükkandan. ha büyükler çok mu iyi? eh  işte küçük esnaftan biraz daha iyi. o yüzden avm ye sabah emekli teyzeler gibi açıldığı zaman gidip her yer temiz fresh iken çalışanlar henüz yorgunluktan delirmemiş maskeden nefes alamamış hale gelmeden, alışverişimi yapar çıkarım. kocaman avmler değil tabii bunlar.benim butik avm dediğim profilo ve akmerkez bir de tchibo olduğu için kanyon. bu arada en şanslıları kanyon; açık alanı çok. 

sabah sabah erkenden uyanınca pazara erkenden giderim diye düşünürken yav neler neler çıktı hayatımızdan diye bu yazı çıktı elimden. 

korona sonrası bişey değişmeyecek değil, çok şey değişiyor. çıkıp bir yürürseniz semtinizden bir başka semte bunu daha çok görüp hissedeceksiniz. 

adaların dip dibe plajları; hayatında olanlar da çıkarsın bence. 
 ben şezlong + happy hour olayından zaten hiç hazzetmediğimden sezonda da kolay kolay kalabalığa karışmadığımdan sahiller pek ilgi alanıma gitmiyor. ekim hatta kasım olmadı yılbaşında sınırlar açılırsa -ki açılır diye umut ediyorum- yunan yaparım bol meze bol balık için. 

* şaka yollu olsa dasürekli  evden çıktığım için epeyi eleştiri alıyorum. açıklayayım. ben kimseyle hele yaşlılarla hiç temas etmiyorum. evden çıkıp şef'i görmeye gidiyorum. gelince duş alıyorum. evden çıkıp işe gidiyorum. gelince yine duş. biz hiç tatil olmadık, dönüşümlü de olsa çalıştık. dönüşümlü çalışma bitince ben iki hafta yıllık izin aldım. çünkü birden kalabalık olacaktı iş yeri. toplu taşıma çok az kullandım genelde taksiyi tercih ettim. evde yemek yaptım üç ay dezenfektan ve kolonyalı mendil tüketimim had safhadaydı. yani aslında kontrolsüz gibi görünen aslında çok kontrollü bir üç ay geçirdim. ve en önemlisi uyku düzenimi hiç bozmadım, bu dönemde özellikle market alışverişinde alabileceğimin en iyisini aldım, ucuz katkılı boyalı yiyeceklere ( bir iki kutu cips hariç:) para harcamadım, meleklerin içkisi viski bu dönemde en çok içtiğim içkiydi, mesela. uyku düzenimi bozmadan,kilo almadan, çok yemeden, günden 10 dakika bile olsa spor yaparak 4 ay geçti. yani bence zaman zaman ''bugünler de geçecek handan, sakin ol'' diye salonda tur atsam da bağışıklık sistemimin güçlü olduğuna inanıyorum. bunu yazmıştım ama bir daha yazayım; her sabah bir limonu sıkıp suyunu içiyorum, bir kaşık sızma zeytinyağı yutuyorum, bazan sabah bir taşköprü sarımsak ( bir diş) yutuyorum. en azından plesebo etkisi:) bunlar vücuda iyi gelen şeyler. hormonlu et ( dana mesela ) pek yemiyorum, kuzu ve beyaz et olarak zaman zaman hindi alıyorum, şeker tüketiyorum bol dondurma ve çikolata vazgeçilmezim ama öte yandan meyveyi de bol tüketiyorum. bugün enginar alacağım mesela. işte böyle. bu yaz böyle geçer. sonbaharı o zaman gelince düşünürüm. 

günaydın. 




2 comments:

  1. Gamze Esra Ersöz dedi ki...:

    Sinema ve tiyatro benim de hayatımdan çıkıyor bir süreliğine. Bu arada ben sinemada mısır yiyenlerdenim. Hatta ilk yarısı mısır, ikinci yarısı alaska frigo yiyorum :) Bu arada belki sen bilirsin Gayrettepe'de bir sokak köftecisi vardı. Adını hatırlayamadım ama Sürmeli otelin oralardaydı. Köftesi nefisti. Şimdi sen yazınca aklıma düştü birden :)

  1. Handan dedi ki...:

    :) bugün öğle arasi dediğin köfteciyi konuştuk. Yürüdüm oraya kadar, yoktu. Sanırım mola verdiler.
    Seninle sinemaya gitmem;)