bazı rutinler iyidir

29 Şubat 2020 Cumartesi
ayda bir kuaföre gidiyorum ben. cumartesi sabahının ilk randevusunu ( 9.30 civarı) alıyor, istiklalde keyifli bir yürüyüş tutturup, fotoğraf çekip, galatasaray lisesinin oradaki simitçiden çıtır simitleri kapıp, kuaföre vardığımda çaylar taze demlenmiş herkes yeni gelmiş oluyor. didem abla çay kahve servisini, ebru manikürü, serkan da saçları yapınca fiyuvvvv yine çok güzel oldum lan! deyip, kendimden makas alıp, vuruyorum sokaklara. ilk durak yky yayınları oluyor. yeni ne var ne yok bakıyor, yemek gezi raflarında artık birbirinin aynı hikayelerden sıkılmış vaziyette yeni bir kitap arıyor, başka başka yazarların kitaplarından en az bir kitap çantama atıyor sonra yine sokağa dönüyorum. oradan sonrası artık plana / plansızlığa bağlı olarak galata karaköy hattına ya da kartal sokaktan kıvrılıp 
( eskiden o köşede vahan amca kitap satardı) doktora bir uğrayıp kahvesini içip oradan cihangire. cihangirde  artık eskisi kadar gittiğim mekanlar kalmamış olsa da, sevdiğim semtlerden. 

bu rutini seviyorum. bu rutine bugün tünelden karaköye inerek sirkeciyi ekledim. iptal bir bilet vardı, onun parasını aldım; fotoğrafçı arkadaşıma uğrayıp bir kahve daha içtim. bütün meydanı katedip hamdi kebapçının fiyatlarına şöyle bir göz attım da lahmacun yemek için bile ufak bir servet dökmek gerektiğini gördüm:) pas geçtim. ama aslında aklıma başka bir şey vardı. çıtır simitler ancak bu kadar idare etmişti. 

sun market'ten klasik sandviç, aklıma düşmüştü. oradan hoop metroya, metrodan osmanbey durağında inip gerisin geri yürüyerek kurtuluşa. murat usta her zamanki güler yüzüyle işinin arasında (nar ayıklıyordu) nefis bir sandviç yaptı bana. taramalı, ezineli turşulu! onu yerken bir yandan alışveriş yapanları izliyor, bir yandan siparişlere kulak kabartıyordum ki daha yeni pişirilmiş ve dolaba girmeden müşteriye gidecek bir tencere zeytinyağlı sarma, geldi. aldım, ondan da aldım!:)))) 

kurtuluş lezzet turu da benim için rutin artık.

sun market: soğuk sandviç, tarama, zeytinyağlı sarma, favorilerim. 

göreme muhallebicisi: eve çok az yemek söyleyen biri olarak dışarıdan bir şey söyleyeceksem buradan yoğurt ve sütlaç, söylüyorum. ikisi de nefis. kahvaltıları da gayet güzel ama  hafta sonu yer bulmak hakikaten zor. alıp eve gelmek bile daha iyi oluyor. 

damla boza dondurma; yazın dondurma kışın salep. 

bu rutinler lezzet rutinleri. divanlar gibi, divanlarda da kahve kruvasan ve çikolata özellikle favorilerim.

bir de geçen gün keşfettiğim bi yeri yazayım. bir sağlık problemi yaşadım. emar çekilmesi gerekti, anlaşmalı yer bahçelideymiş, atladım taksiye gittim. emar çekildi. 10 dakika boyunca ( çektirenler bilir, hareketsiz kalmak gerekiyor ) hep aklıma yazın gideceğim yunan adalarını, yiyeceğim ahtapotları getirdim. çıkışta da vedat milor'un bir yazısında bahsettiği bizim dünyamız, adlı mekana gitmeyi kafama koymuştum. çıktım, esmer'i aradım, mekanı söyledim. sora sora bağdat bulunur hesabı önce bakırköy meydanı geçtim sonra da neredeyse veli efendiye yakın mekanı buldum. buldum bulmasına ama mekan doluydu. yalnız ben o arada mekana giderken aslında tam da istediğim gibi sokağa bakan iki masası olan bir mekan daha görmüştüm ama şimdi kafama bizim dünyamız takıldı, bi gideyim oraya diye bakırköy meyhanesi isimli yeri pas geçmiştim. sen misin pas geçen? dön bakayım geriye:))) iki abi oturmuş rakı yudumluyor, girişte iki masa var ama içeride kocaman bir salon. ıhhh ben yola bakan masada oturmak istiyorum. abilerden biri zaten mekanın sahibiymiş, masasını verdi bana. artı bir puan. sonraki puanları da önce garson abilerin bu işi gerçekten iyi yapmalarından ( büyük garson abi bu işi çelik gülersoy'un yanında öğrenmiş) sonra mezelerin lezzetinden aldılar. panço dediler, güzel dediler, ver dedim. sonra esmer geldi, patlıcan severim ben dedi, iki patlıcanlı meze verelim, dediler, ver dedi esmer, ben tekmil fava istiyorum, dedim. böyle gitti. yemeğe yerimiz kalmadı. kızarmış ekmeklere zeytinyağlarını döke döke mezeleri sildik süpürdük. sıkıntıyı stresi de. 
burayı aklınıza yazın, 10 temmuz caddesinde, bakırköy meyhanesi. 

işte böyle geçti, şubat ayı. mart'ın sonu zaten bahar. mimozalar açmış bile. bugün gördüm kurtuluştaki çiçekçi tezgahlarında. ya adaya gitmek lazım ya da adadan bir arkadaşın gelirken getirmesi. bak bu da bir rutin. 

bazı rutinler iyidir. gittiğin zaman neyi sevdiğini ne istediğini bilirler. konforludur. sürpriz yoktur, güvenlidir. 

bazan da işte bakırköy meyhanesi keşfi gibi önünden geçerken 10 saniyelik görüntü yerli yerine oturur. aradığını bulduğunu bir 15 dakika sonra öğrenirsin. 

rutinlerinizi sevin, onlar konfor alanlarınız; sürprizlere açık olun, onlara da şans tanıyın, belki rutininize girerler ha! neden olmasın. 

hadi ben film izlemeye kaçtım 

1 comments:

  1. Cumartesi bende kuafördeydim. İnsan kendine geliyor doğrusu:)
    Bu arada mail abonelik butonu koyarsanız daha rahat takip edebiliriz:)