risotto yaptıktan sonraki yorgun halim
bir daha yapar mıyım? yapmam
malzemesi az olsun ne yapayım -lizbondaki gibi bol malzemeli risotto nerede bulacağım istanbulda- çıkar dışarıda yerim.
iyi risotto yapan mekan bulmam gerekiyor.
evde deniz ürünlü pilav yapmak kadar yorucu bir şey yok! dışarıda deniz ürünü az ve zeytinyağı istediğim gibi (sızma) olmadığından iki gün boyunca eksikleri tamamlayıp risotto işine giriştim. benim tarifim;
kocaman bir kuru soğan ve yine çok ama gerçekten çok bol sarımsağı sızmada kavururken diğer ocakta tavuk kanat ve butlarını kaynatıyordum ki bilahare ekleyeyim pilava. soğan ve sarımsağın üzerine bir kaç yeşil biberi de ekleyip sonra bir kase risotto pirincini ekledim ve biraz kavurdum. tavuk suyunda hopp bir kepçe, karıştırmaya devam. sonra bir bardak beyaz şarap yine karıştırmaya devam, tuz karabiber az ama çok az ipek pul biber. bir bardak daha tavuk suyu, karıştır ayyy yoruldum bir yudum şarap sonra bir bardak şarap. yayla marka risotto pirinci bir arborio değil açıkçası, onun kadar yumuşak kremamsı dokuya ulaşmıyor ama ne gam başladım bir kere dağ gibi karides ve midyem var; kocamanlar balık'tan. son dokunuş olarak onları tencereye ekliyor az biraz daha tavuk suyu ve şarap ilave edip ocağı iyice kısıp ayyy yorgunluktan bayılıp koltuğa kuruluyorum. fazla değil 5-6 dk sonra kapatıyorum altını karidesin midyenin canı ne ki, pişer sıcağında tencerenin.
demleniyor, tabağa alıyorum tam sıcak sıcak yiyecekken telefonum çalıyor. arayan uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşım açmasam olmaz. açıyorum, uzun uzun konuşuyoruz gözüm risottoda:) kapattığımda telefonu soğumuş artık ama olsun yiyorum; beğeniyorum. sonra tencereden sıcak sıcak bir tabak daha....
***
gelelim romana; babıali'de cinayet; haluk şahin imzalı bir roman ve tabii ki haluk şahin'in uzun yıllar emek verdiği medyanın göbeğinden bir roman. en sevdiğim konu medya ve dedikoduları olduğundan bir çırpıda ve çok zevk alarak okudum kitabı.
mesela sayfa 175 te babıalinin efsane yazarlarından birinin işten çıkarılması anlatılıyor; herkesin böyle bir hikaye vardır medyaya dair dinlediği; ben de bu satırlara bir ismi yapıştırdım ama yazmam buraya. yazık yaşlı bir amca o da artık. zaten röportajlarında da çok doğal olarak haluk şahin medyadan beslenerek yazdığını, insanları kimi anlatılanları birilerine benzeteceklerini bunun da normal olduğunu kendisinin tek bir kişiyi yazmadığını bir kolaj yaptığını söylemiş. eh tabii ki böyle diyecek; bu budur şu da şudur desin de bu saatten sonra sakin sakin yaşadığı bozcaadada '' sen kimsin de benim ihale takip ettiğimi yazacak'' diye açacağı mahkemelerle mi uğraşsın, medyanın ağır toplarının!
medyada çalışan hatırı sayılır sayıda en azından üzerine dedikodu yapabilecek kadar arkadaşım var. off the record anlattıklarını yazsam başım belaya girer. iyisi mi ben bu roman güzel roman, eğlenceli roman; içinde, gençliğinde sosyalist olup paranın ucunu görünce hoop liberalizm ile dansa başlayan yazarları tanıyabileceğiniz, o fularların arkasında ne boş adamların olduğunu görebileceğiniz, şarkıcı - gazeteci aşklarına uuu beybi diye tepki vere vere okuyup basındaki yakışıklı gazetecileri şöyle bir aklınızdan geçirerek okuyacağınız bir kitap deyip... ay tamam sustum içimdeki dedikoducu susmuyor:))))
şunu yazmadan geçmeyeyim; gazeteciyi kimin öldürdüğünü değil ama gazeteciliği kim/kimlerin öldürdüğünü gayet iyi biliyorum. bu başka bir yazının konusu.
bodruma gidiyorum; cumartesi günü turgutreis pazarını gezeceğim/alışveriş yapacağım. yüksek sezonda uzak durduğum bodrumu bu sezonda seviyorum.
hadi handan çanta hazırlasın, siz de okuyun
Ellerine sağlık Handan. Balık alıverişi için en güvenilir yer bana Beşiktaş geliyor. Denzi ürünleri de bulmak kolay oluyor.