dün bir kitap okuyup iki de mekan gezerek kendimce çok verimli bir gün geçirdiğimi düşündüm; oysa bir günde 3 - 5 mekan gezdiğim zamanlarda oldu. ortalama bir gündü yani benim için.
önce taa seneler öncesinden tanıştığım erdem'in mezeleri güzel / bir beyaz yakalının itirafları kitabını biraz bakayım diye oturduğum koltuktan çıt çıt okuyup bitirip kalktığımda, kitabı okuduğum yer bir kapitalizm kalesi, kitapçı da bir zincir kitapçı olduğundan gülümsedim. eh dedim ancak bu kadar ironi olurdu. erdem, yolu iş hayatından, internet sitelerinden, spor salonlarından geçmiş herhangi birinin gözleyebileceği olayları toparlamış, anlatmış. eğlenceli çıtır çıtır okunacak bir kitap. hepimizin etrafında ''toplantı yapıyor / size mail atıyor olacağım '' diyen tipler var. onu bırak ben spor salonuna yazıldım, ben! eski yazılardan bununla nasıl dalga geçtiğimi bulabilir gözüme sokabilirsiniz:) yürüyecek yer mi var, yok.
eh madem kitabı kitapçıda okudum, şimdi biraz avm turlayayım dedim ama yok, acıkmıştım eve gidip bütün otları sızmada çevirip üstüne yumurta kırma fikrinden hacı abdullah'ın açıldığını görünce ışık hızıyla vazgeçtim.
daha önce de yazmıştım ben hacı abdullah 'ı; bu kez zorlu'dalar; hacı abdullah bey yine işinin başında, kısa bir hal hatır faslından sonra şöyle bir baktım tezgaha; kuru fasulye orada:) hem de çömlekte, hiç tereddüt etmeden bir tabağı mideye indirdim. kocaman bir bardak nar suyunu da tam çıkarken elime tutuşturuverdi işletme müdürü; herkesin sorduğu soruyu ben de sordum elbette; bu civarda beyaz yakalı çok, öğle yemeğinde onlara göre bir düzenleme yapacak mısınız? diye, zaman gösterecek bunu anladığım kadarıyla çünkü fiyatlar beyaz yakalı için pahalı bence, çünkü öğle yemeği için orta kademe beyaz yakalılara verilen rakamları biliyorum.
hacı abdullah lokantası yine lezzetli yine kuru lokum formunda yine işin başında hacı abdullah bey, şaşırtmayan güven veren bir kuruluş. belki tek farkı beyoğlundakinden çalışanların daha genç olması, beyoğlunda abi abi çalışanlar ve sanırım yıllardır oradalar. yan masamda bir amca haşhaş tatlısı yiyordu, aklımdan geçti ama handannn spora gidiyorsun ne tatlısı deyip evde süte bisküvi bandırdm gece:)))
bir yeni mekan da kanyon'da; suvla kanyon. şarap menüsü henüz çıkmamıştı daha çok yeniler çünkü diğer içki ve atıştırmalık menülerine bir göz atıp mekanı dolaştım. kanyon evlerinin balkonları ile karşılıklı bu teras; benim gibi yer yön duygusu olmayan biriyseniz önce sinemayı ve sonra oradan mekana çıkan asansörü bulmakta zorluk çekebilirsiniz, çekinmeyin sorun. ben öyle yaptım, şanslıyım ki sorduğum gençler suvla çalışanıymış, onlarla çıktım yukarıya, ki ben zaten kanyon'da ya da bırak kanyonu profilo avm'de kaybolabilen biriyim, üst kata çık oradan bir de sinema asansörü ile çık vs. zor bir lokasyon benim için suvla deyip beyaz yakalıların lokasyonunu da kullanmış olayım:)
evet, şehirde benim dolaştıklarım bunlar; iki mekan, bir kitap. cuma'ya nereye kaçsam, deyip bitireyim yazıyı
yolda olmak; ne muhteşem bir duygudur.
istanbul'da ne var ne yok? hacı abdullah zorlu'da, suvla kanyon'da
Posted by
Handan
20 Nisan 2016 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 comments:
Yorum Gönder