emeklilik üzerine

11 Kasım 2021 Perşembe
''emekli oldum'' dediğim anda soru geliyor; '' eee şimdi ne yapacaksın?'' alalalla lan ne yapacağım, yiyip içip yatacağım, diyorum / diyordum / hala diyorum ama yok anam kimse bu yanıtla tatmin olmuyor:))) el cevaplar; - e sıkılırsın - nasıl geçineceksin ( maaşlar düşüyor ya emeklilikte) - ya ne bileyim alıştın çalışmaya vs vb sürü sepet yanıt. artık tane tane anlatıyorum; yav ben çalışacak olsam zaten bir işim vardı, niye bırakıp gidip hiç bilmediğim özel sektörde iş arayayım!... ahahhaha deli misiniz? insanın istediği saatte uyanıp istediği şeyi yapması kadar güzel bir şey yok arkadaşlar, diyorum yine ''e ne bilelim ler'' havada uçuşuyor. aslında biliyorum, soruyu soranların yaşamlarını da aklından geçenleri de... hepimiz çok ama çok genç yaşta çalışmaya başlayan bir meslek grubuyuz. teknik detaya girmeyeceğim. şimdi onlar 8-5 dışında bir hayatta ne yapacaklarını gerçekten kestiremiyorlar. dışarıda bir hayatları yok; ev-iş. benim için ise hiç öyle olmadı. dışarıdaki yaşamım hep daha farklı / eğlenceli ve daha hareketliydi. her neyse, demem o ki emekli olmak bende ahhh ne yapacağım şimdi cümlesinden çok ''ohhh çalışırken vakit bulamadığım her şeyi ferah feza yaparım şimdi'' cümlesine / düşüncesine yol açtı. işin ekonomik boyutuna gelince; evet, maaş düşüyor ve fakat ben ekonomi bilen bir insanım:))) benim mesleğim ev ekonomisi zaten:))) ben kredi kartı bile kullanmıyorum ve gururla söylüyorum ki bunca sene ne kimseye borcum oldu, ne de bankaya borçlanıp bir şey yaptım / aldım. nereye ne harcayacağımı bilirim, param varsa harcarım değilse evimde otururum:) okunacak onlarca kitabım, izleyecek yüzlerce film, konuşacak geyik yapacak bir kaç iyi dostum var. ne kıyafete ne de çantaya çok para harcayan biri değilim. bir kaç sene önce günü geldiğinde emekli olacağımı bildiğim için klasik çok iyi parçalar alıp attım gardrobuma, şimdi çıktığımda kahve/tatlı/kitap/çorap/kozmetik yine alıyorum ancak yetiyor abicim düşen maaaşıma rağmen yetiyor. korkmayın yani diyorum arkadaşlarıma ki ben onlarda kat be kat fazla gezdiğim yediğim içtiğim halde. ha fark şurada ben hostelde kalıyorum ama mesela bir arkadaşım başkasına sorsa ayıplanacağını düşündüğü ''hostellerde kadın erkek karışık kalıyormuş handan, doğru mu bu?'' sorusunu sadece bana sorabiliyor. ben de ona önce hosteli anlatıyorum:)))) hani diyorum biz yatılı okuduk ya hah o yatakhane gibi hostel diyorum ve evet karışık odalar var ama bunu sana soruyorlar; ve sen istemezsen sadece kadın olan odada kalmak üzere isteğini belirtirsin o da olmazsa hostellerin de özel odası var diyorum:))) onlar 5 yıldızlı otelde bir hafta tatil yapıyorlar ben o parayla 3 şehir gezebiliyorum:) çok gülüyorum, niye çünkü şarap içerek yazıyorum bu yazıyı keyfim yerinde yani ziyadesiyle. hele kimi arkadaşlar var ki, sen istanbulda mı kalacaksın tayfası:))) niye? çünkü emekliliği köyüne dönmek ile özdeşleştirmiş. bir jale hanım var mesela ikidir soruyor; ay siz hala istanbulda mısınız? jale hanımcım benim evim barkım burada diyorum ay ne bileyim ben köyüme tayin isteyeceğim diyor. üçüncüye sorarsa '' sana ne lazım jale ( bu kalıp sevgili canan'dan kalma) nereye yerleşeyim mesela:))) diyeceğim kahkaha atarak. evet anamız babamız emekli olunca köyüne döndü belki ama benim köyüm mecidiyeköy. 30 sene çalıştım, günü gelmeden 4 ay önce istifa ettim. bu teknik ve hala yargıda olan bir konu olduğundan üstünde klavye tıkırdatmadan geçeceğim. emekli oldum, gayet mutlu ve rahatım. istediğim zaman istediğim yerde oluyor, istediğim yeri geziyor, istediğim twiti atıyor, istediğim zaman evden çıkıyor istemezsem ev çoraplarımı giyip kocaman fincanlarda onlarca kahve içip sezon sezon dizi izliyorım. ben ne istersem o! bundan daha iyisi var mı yahu!? hayatta ne için çalışıyoruz ki zaten. daha üç ay olmadı ha üstelik bütün bunları konuşurken emelilik üzerine. 17 ağustos günü almıştım bütün haklarımı, tarihi unutmam mümkün değil. kişinin hobisi, zevki, dostu, arkadaşı, sevgilisi, eşi yoksa tabii ki zorlanacaktır. tek sosyal çevresi iş ise yine zorlanacaktır. ben eski işyerime gidiyorum; şef'i sevmeye:)))) hafta içi de gittiğim oluyor, çayımı kahvemi içiyor yukarıdaki sohbetleri bir fasıl da onlarla yapıp sonra yüzümde kocaman bir gülümsemeyle hadi ben mesai bitmeden kaçayım, nasılsa izin almamı gerektiren bir durum yok deyip şaka yollu değil bayağı bunu vurgulayarak şişli'ye geliyor, alışverişimi yapıp evimde leziz sofralar kuruyor ve hayatıma devam ediyorum. bugün mesela balık aldım, evde un yok biliyorum. geçerken her zaman yemek yediğim eve söylediğim pidecinin önünde durdum patron da kapıdaymış zaten, ya bir ricam var dedim, soslu soğan? dedi ahahahhaha o da olur ama bana bir avuç un lazım ya balık aldım evde un yok, dedim. güldü, bizde de öyle iki kişiyiz bir kilo un çok geliyor, deyip yanındaki çocuğa hanfendiye soslu soğan ile un sarın küçük paketlere, dedi. bu kadar. onlar beni tanıyor, ben onları tanıyor ve esnaflıklarını seviyorum. ha kötü pide yolladıklarında da arıyor söylüyorum, hiçç sorun değil gelin telafi edelim diyorlar. laptop alacağım mesela şimdilerde, bu eskidi. bir mağazanın teknik sorumlusuna rica ettim bugün, kampanyada benim için şu şu özellikleri olan bir şey olursa bir mesaj uzağınızdayım, dedim. tamam handan hanım dedi. çamaşır makinamı da öyle almıştım aynı mağazadan. yarım günde hiç resmi olarak yapmaları gerekmese de eskisini alıp, yenisini kurdurmuşlardı. fil gibiyim ben! ahahaha bu ne demek; körün fili tariflemesini bilir misiniz? işte oradaki hikaye gibiyim; biri kuyruğuma basarsa sinirli kavgacı agresif handan'ı tanır:) biri saçıma dokunursa hımmm bu bayağı güçlü bir saça sahip biri der, yanağımı okşarsa... böyle işte, siz nasılsanız nasıl davranır nereye dokunursanız ona göre bir handan görür tanırsınız. hepsi benim. sinirli, neşeli, kavgacı, keyifli, kahkahası öbür sokaktan duyulabilecek desibelde ama kavgası da. sabırlı değilim fevriyim. hislerimle ilerlerim. hislerimi dinlemediğim zaman hata yapıyorum. ne zaman hayır demek isteyip de demediysem sorun yaşadım. tecrübe. insanın yürüyüşünden profilini çizerim. çok az yanıldım çok az yanılırım. yemeği, içkiyi, çikolatayı, dondurmayı, balığı, karidesi, makarnayı, magnalın başında sıcak sıcak yemeyi, ince siyah çorabı, yunan'ı, adaları, kitapları, kahveyi, birayı, şarabı, aperol spritzi, viskiyi, siyah elbiseleri, deri etekleri, siyah tişörtleri, yumuşacık eşofmanları, sporu, yürüyüşü, boğazı, blogu,miniyi, göğüs dekolte.sini, modern sanatı, sergileri, lokantaları, esnaf meyhanelerini, üzümlü keki, sabah erken uyanmayı, öpüşmeyi, sevi.ş.meyi, köy gezmeyi, pazar dolaşmayı, seyahatin her türlüsünü, avrupayı... severim. şimdilik aklıma bunlar geldi. hepsini ömrüm ne kadarsa tekrar tekrar yapacağım. emekliyim, mutluyum ve bir başka iş aramıyorum. belki kendi işimin patronu olmak. o da belki. çünkü kimseyi bir şeye ikna etmeyi gerektirecek bir iş yapmayacağımı biliyorum. bir de şu var; insanlar benim üzerimde istedikleri etkiyi yaratamadıkları zaman sinirleniyorlar. bu şöyle oluyor; yani mesele benim ay evet ya emekli oldum, sıkılıyorum ıhhh ne yapsam ki deyip kalktım mantı açtım, kilo aldım vs dememi bekliyorlar:)))) ay yok! kafalarında bir yanıt var, o yanıt emekli olan sıkılır, bunalır hatta pişman olur ( bir arkadaşım ki kesinlikle kötü niyetle değil biliyorum, çünkü beni sever ben de onu severim, rakı sofrası kurar saatlerce sohbet ederiz ama mesela o bile işalla pişman olmazsın dedi.) yani istedikleri efekti alamayınca sinir oluyorlar insanlar handan'a. sinir olmayın, sizin şimdi gezdiğiniz kapadokyayı ben 93'te gezdim:) ne var yani?!:)))) ne anlatsam sen de biliyorsun deyip kızmayın, senin iki evin var diye ben kızıyor muyum istersen 20 ev al ama kapadokyayı da şimdi gezmişsin:))) yunanı da hiç görmemişsin. ahahhha biri vardı öyle meriç'i geçmemiş, yazık. eh dedim bişey olmaz, 60larında gezersin sen de, ben gezdim sen oku. bu kadar.

6 comments:

  1. Judy Abbott dedi ki...:

    Mükemmel anlatmışsın, finale de bayıldım. Ben gezdim, sen oku. Bu kadar!

  1. Handan dedi ki...:

    ahahahahha ne diyorlar twittırda alem nasıl geziliyor görsün:)))) ben gezdim sen de oku:))) canım judy

  1. Keyifli, bol gezmeli emeklilik ( ikinci bahar) günlerin kutlu olsun. Gezi yazılarını bekliyorum. Sevgiler.

  1. Handan dedi ki...:

    çiçek selam. henüz bir rota belirlemedim ama bir aya duserim yollara
    sevgiler teşekkürler

  1. blueagenda dedi ki...:

    Okurken güldüm.insanların korkuları başka insanlarda gerçekleşmezken mutlu olmaları gerekmez mi? Bekar ama mutlu bir kadın olabileceğine inanamıyor mesela benim de iş arkadaşlarım.Eşinin yüzünü görmek istemiyor ama ayrıcalıklı! bulduğu statüsünü bırakamıyor.Neyse,sizin yaşam iştahınıza kadeh olmasa da çayımı kaldırıyorum:-)

  1. Handan dedi ki...:

    blueagenda; günaydın. ilk cümlesine yorumun şapka çıkardım. ahahhaha şekerim ben de bekarım ve evlilerin yemekten bahsederken bile ''ay sen teksin ya iki yumurta kırarsın'' demelerinden başlayıp bir yazı yazsam buradan fizan'a yol olur:))) ama tabii ben de onlara '' ahahah ne yumurtası yav siz evde götünüzden ter akarken yemeği yetiştireyim kocaya da bakayım çocupa da darken bak ben mesela bugün boğazda yemek yiyor olacağım.'' deyip kahkaha atıyorum. eşinin yüzünü görmeyi bırak senelerce hakikaten senelerce ayrı evlerde ayrı hayatlar yaşayıp ''evli kalan'' insanlar tanıyorum. yıllar sonar artık ne olduysa biri başkasına aşık oldu belki de öyle boşandılar. daha nice boşanma / mutsuzluk / aldatma / aldatanı affedenler vs vb.
    memleketin her alanında bir birey olamama doğal olarak evlilik kurumuna da yansıyor. mutsuz gözünün feri gitmiş ama işte sne bekarsın iki yumurta kır diyerek sinek kadar kocam olsun başımda dursun ekolünü devam ettiriyor. yorum değil yazı oladu bu yav!
    boşver keyfine bak:)
    sevgiler