karman çorman tatil notları

23 Ekim 2021 Cumartesi

 daha sık yazın demişler:) şaka şaka 1 kişi demiş, blueagenda. bir kaç fotoğraf ayırmıştım bunlarla fotoroman gibi yazarım diye. hazır keyfim yerinde viskim elimde köpeğimizi de sevmiş gelmişken fotoğraf altı notlarla yunanistan yazısı yazayım. 


koukla beach; zakintos adasında en sevdiğimiz plaj. yüksekte, mezeleri harika, muhteşem manzara... bütün gün yiyip içip uyuduk burada! arada eleni ile sohbet ettik, merdivenleri inip denize girdik, ayı fasulyesinden yapılan tereyağlı fasulyeye bayıldım! pattizler hep anne patatesi. şezlong şemsiye ücreti diye bir saçmalık yok ya da bizden almadılar, bilmiyorum. aperol spritz 8 euro, biralar 3.4 euro marjındaydı. bütün gün yiyip içmenin bedeli sizin kapasitenize bağlı. 


en sevdiğim fotoğraflarımdan; yannis'nin mekanından döndüğümüz gece, kalan viskiyi alıp bara gittik. rich, arkadaşlarımız ve ben birer shot attık. 


zakintos adası / alex studio / laganas 
laganas, adanın merkezi zante kasabasına 11 km. bizim otelimiz temiz düzgün büyükçe havuzu olan barında fiyatları çok makul bir oteldi. sabah tertemiz yıkanıp siliniyordu her yer ve odalar temizleniyordu. akşamları havuzu elektrikli süpürge benzeri bişey ile temizliyorlardı, bilmiyorum o şeyin adını. kıyafetler; kimono, zante bölgesinden no name bir mağazadan, sarı ayakkabı:) famous mağazasından 8 euroya görünce dayanamayıp aldığım:) 

bu kahveci patras'da 
adaya gitmek için bilet aldığımız ofisin olduğu ve otobüsün kalktığı yerde, bitişikler aslında. günde iki sefer var patras'dan killini oradan da ferry ile zakintos adasına. 1 saat otobüs 1 saat ferry. iki saatte hoop iyonya adalarından zakintos'tasınız. kahveleri güzeldi. karşısı da gar. pek hareketli pek otur izle kahvesiydi. dedeler içeride kağıt oynuyordu. dedeler gidiyorsa iyidir. 

patras
çok tatlı çok güzel bir şehir. bu manzara otelimden; balkonum bütün barlara nal toplatacak bir manzaraya sahipti. patras'ya ilk indiğimde oh be dedim. ve hemen 6 saatlik yolculuktan sonra elimle koymuş gibi limandan yukarı çıkınca patras'nın esnaf lokantasını buldum:)))) kalamarlı makarnayı görünce çok şanslısın be kadın dedim kendi kendime. buz gibi biraları yuvarlayıp makarnayı da mideye indirince benden mutlusu yoktu! geceliğinin 50 euro olması bile otelin canımı sıkmadı. ah euro ah!... neyse, patras güzeldi. selanik'ten otobüsle gidince bütün o kıyı şeridini de görmüş oldum. 

burası selanik 
selanik'teki maceralı ilk günden sonra şehri daha önce görmüş olmamın verdiği rahatlıkla çantam hosteldeyken ben hem gezdim hem de yer baktım. nihayet bir otelde yer buldum; otelin adını yazmayacağım çünkü mecbur kalmazsam kalmayacağım bir oteldi. bir kere sahibi resepsiyondaydı ve çalışan kıza sürekli direktif veriyordu. ama işte yer yoktu ve ben artık aramaktan sıkılmıştım. geceliğine 50 euro verdim, kahvaltıdan da 5 euro aldılar! ayıp. oda temizdi ama banyo o kadar dardı ki! oteli sevmedim ama neyse plansız gezince oluyor böyle şeyler. iyi ya da kötü reklamları olmasın diye adını yazmayacağım. çok merkeziydi, burası balkondan sesleri duyup indiğim taverna. kapanırken bile isteğimi kırmayıp servis yaptılar. ben de çok uzatmadan kalktım zaten. elbise beymen club, hep evde olduğumuz günlerde onlayn alışveriş olayına benim bile girdiğim zamandan:) bu iyi de öbürü ancak plajda giyilecek bişeydi. 

aynı sokak 
selanik için bir kaç cümle edeyim. ben yıllar önce filia  ( dostluk ) ekspresi ile trenle geldim bu şehre. sirkeciden bindim selanik garda indim:) benim yurt dışı seyahatlerimden birincisi ya da ikincisidir. instagram yoktu ki o zaman tarihi saatiyle getirsin karşıma. deniz kıyısı kafeleri barları çekmiyor beni, bir tur attım tabii ki, içeride güzel taverna küçük meyhane kovalayıp sokak sokak gezdim. ve evet eyleme uzaktan destek verdim, polis kovalarsa elbiseyle koşulmaz anacım ya. pazarın içindeki tavernalar çok turistik ama oturdum, izlemek için.  güvenli temiz güzel bir şehir selanik. ama fazlası waw durumu yok yani. belki benim gitmediğim meteora ve halkidiki öyledir ama selanik bildiğin düz liman şehri işte. 
*** 
sanırım bu tatile dair anlatabileceğim kadar şeyi anlattım. gerisi bana kalacak özel şeyler. 
tatilden dönünce istanbulda en kayda değer contemporary istanbul macerasıydı gittiğim. önce yanlışlıkla santral istanbul'a gittim:))) tersane istanbul'a ulaştığımda  gerçekten yorulmuştum:)  modern sanat üzerine konuşacak yetkinlikte bir eğitimim yok, ben gözüm başka şeyler görsün, şehrin en hareketli noktası orası diye her sene gidiyorum. insanlarla tanışıyoruz, akıl almaz sohbetler ediyoruz, içkiler içiyoruz; istanbul içinde başka bir istanbul yaşıyoruz.  ama bir galeri açmak fikri hep kafamın bir köşesinde var. uyuyor şimdilik. bir bakmışsın bir gün! neden olmasın!? 

tersane istanbul muhteşem manzaraya sahip bir yer. daha fazla etkinlik yapılmalı orada. pop up restoranlar ben onlara gerilla barlar ve restoranlar diyorum; aç, iç kaç:)))) neden olmasın. 

bol bol kitap alıyorum, aldığım hızda okumuyorum ama 
kitaplar için ayrıca klavye tıkırdatacağım. 
çok uzadı  bu yazı çokk. 
hadi görüşürüz 
blue agenda, teşekkürler itici güç oldunuz yorumunuzla yeni yazı için. sevgiler. 




1 comments:

  1. blueagenda dedi ki...:

    Teşekkürler:)