kendime seyahat hediye ettim yine her yıl olduğu gibi; bükreş ve belgrad; bakalım bu başkentler nasıl. sadece bilet var vallaha başka ne otel rezervasyonu ne de başka bir şey. bir kaç blogdan yeme içme noktalarını okudum ama tabii ki gittiğimde yine kafama göre takılacağım; gölgeden serin serin uzun uzun meydanda oturmalı insanları izlemeli
yaz, sıcak; hosteli pek kaldıracağımı düşünmüyorum yazın biraz daha konfor arıyorum, otel ama hangi otel olur onu bilmiyorum. şehir merkezinde temiz düzgün bi otel olsun yeter.
diğer yazıda haziranda yaşadığım / yaşadığımız üzüntülerden bahsetmiştim; daha iyiyim. kendime iyi gelecek şeyleri biliyorum; spor, yürüyüş, kitap, müzik; evet çok bilinen zevklerim var:) buna ek olarak tam olarak nerede ve nasıl öğrendiğimi bilmediğim bir ''sıkıntılarla hayatı beraber götürme'' özelliğim var benim; hırslı ve mücadeleci annemden mi aldım bu özelliği yoksa 4 sene yatılı liseden mi, bilmiyorum belki her ikisi de. hayatımın en sıkıntılı dönemlerde dahi sabah uyanıp beyaz keten elbisemi giyip kırmızı rujumu sürüp akşama da dışarıda yemeğe gittiğimi anımsıyorum. buna benzer onlarca gün var yaşadığım; çünkü sıkıntıların beni alt etmesine izin vermemeliyim, çünkü geçecek evet hasar da verecek en az hasarla atlatmanın onlarca yolu var.
bu ara en çok mesela semtimizdeki mudo garage oldu kafa dağıtma mekanım. niye? çünkü mudo zaten senelerdir rahatlık ve doğallığı ön planda tutan ben için ahşap ve pamuk dokumaları ve envai çeşit neşeli eşyaları ile tercih ettiğim bir marka, çünkü garage mağazası inanılmaz ucuz; tabaklar, fincanlar, kilimler alıyorum ödediğim paralar komik paralar! çünkü bu mağazada %80 indirimli ürünler evet defolu ama ne olacak o kadardan canım benimle yaşamayacak ya 3- 5 liraya balık tabak aldım daha ne olsun:)
mudo garage profilo avm zemin 1 de.
nejat işler'i severim. ikimizin yerine diye film çekmiş en son onu da izledim, kitabını da okudum; çarpıcı. okumaya başlayınca bitirip bırakılacak bir kitap.
son yıllarda ne giymekten hoşlandığımı bildiğim için bir kaç markanın indirim zamanını kolluyor oradan alıyorum. hangi markalar bunlar; beymen club ve yargıcı en çok alışveriş yaptığım giysi markaları, ikisinde de keten, pamuk gibi sağlıklı dokumalardan giysi bulabiliyorum. sentetik giymekten hep kaçındım. ayakkabıda ceyo ve gabor. ceyo ekonomik gabor biraz pahalı olsa da çok rahat o yüzden indirim zamanını kaçırmadan bir iki atıyorum dolaba.
açık hava pazarlarına sıkça denk geliyorum, ikinci el giyinmek benim gibi titiz birinin işine pek gelmiyor kuru temizlemeye ver vs. uzun iş, ama bu açık hava pazarlarında kimi zaman etiketi üstünde giysiler de olabiliyor. geçen hafta sabah erkenden istiklal caddesini son sarhoşlar terk ediyor dükkanlara mal ikmali yapılırken kuaföre gidip işlemler erkenden bitince maçka sanat parkında denk geldiğim pazarda etiketi üstünde bir elbise buldum mesela, e aldım da. istanbul bu her yerde farklı bir şeye denk gelebiliyoruz, bu şehri bundan seviyorum en çok.
yemek işine gelince haziranda pek dışarıda aman test edeyim diye yormadım kendimi, güvenli kollarda yedim yemeklerimi tanıdık bildik mekanlarda. keşif duygumu bükreş ve belgrad için saklıyorum. istanbulda yazın yeme içme sektöründe pek bir yenilik olmuyor zaten. eylülde başlarım keşiflere.
bu ara bir caz konserine gideceğim.
bir de sevan bıçakçı var benim istanbula hayran olduğum kadar takılarına bayıldığım! zorludaki mağazalarına gidip gidip bu kırmızı taşlı yüzüğe bakıp duruyorum ve onu alacağım!
sevan bıçakçı
sevan bıçakçı
işte böyle, bu ay bir yaş daha büyüyorum. kafam 25 te kaldı:) bakalım
günaydın
Şimdiden mutlu yaşlar Handan...Güzel sürprizler getirsin yeni yaşın.