işten çıktım tıngır mıngır contemporaryde ne var ne yok bu sene diye bakmaya gittim.
devrim hocayı (erbil) ben çok seviyorum, kırmızı istanbullarına da bayılıyorum. bir gün o kırmızı istanbullardan biri benim solunumda olacak! ayaküstü sohbet ettik.
bu seneki contemporary geçen seneye göre kolaydı; ahah ne demek bu? şu demek ki bu sene daha anlaşılırdı eserler, geçen sene kavramsal sanatın dibine vuran çalışmalar vardı. yine zorlayıcı her kafadan bir yorum çıkarabilecek eserler vardı ama genel manada daha kolaydı.
bir de herkesin ilgisini çeken bir at vardı. görünce ''ona reddedemeyeceği bir teklif yapacağım.'' diye mırıldandım. tabii ki godfather filmi geldi herkesin aklına, eserin sahibinin de ondan etkilendiği zaten filme dair diğer resim/fotoğraflardan da belliydi. atın fotoğrafını çekmedim, yok. herkes çekince bir uzaklaşıyorum ben olaydan.
özer toraman
ben artık özer'in işlerini nerede görsem tanıyacak hale geldim. bu kırmızılı kadına bayıldım. kırmızı istanbulun karşısına bunu asacağım, dedim özer'e. bana hikayeye dair bir sürü şey anlattı ama onları sonra onunla yapacağımız söyleşiye ayırıyorum.
bugün son gün gidin contemporary istanbulu gezin.
antonio sannio
istanbula benzemiyor mu sizce de?
ve en sevdiğim köşe
hilton bomonti^nin konuşlandığı köşe
ödüllü şef yannis makinis'in çağdaş yemek yorumlarını fotoğrafçı hande göksan çekmiş. tabii ki fotoğrafın efsane markası leica ile
ben yemek/aşk diye okudum doğrusu bu fotoğrafları. şef yannis makinis'in mutfağı da gidilecekler listeme girdi.
epeyi kalabalıktı ben gittiğimde. soluklanıp bir kadeh bir şey içtim hiltonda sonra kapanışa kadar gezmeye devam ettim. 8 de kapanıyor sergi, oradan çıkıp bir ıslık tutturup istiklale yürüdüm. yky nin yeni binasını görüp kitapçıyı gezdim.
yorulunca bir başka pizzacıyı ararken yön / adres özürlüsü olduğumdan bulamayıp ve sanırım etrafında gezip durduğum halde bulamayıp başka bir pizzacıda aldım soluğu.
pizzeria trio; sıraselviler billurcu sokakta. soluklandım, dinlendim, nefis bir kadeh kırmızı şarap yuvarlayıp artık eve gitme vakti deyip yorgunluktan sızlayan ayaklarımı eve taşıdım.
şehir canlandı, şehir sıkıntılarını tam atamamış olsa da yüzü gülmeye başladı. ha gayret. şimdi sırada bienal var.
haydi sokağa
komşuluk üzerine konuşmaya, düşünmeye, yazmaya
benimle komşu olmak ister misiniz mesela?
Ben gidemedim.Ama sanırım çok gitmek de istemedim bu sene Handan.Festivaller artarak devam ediyor önümüzdeki ay film ekimi de var :)