son zamanlarda sıkça ocakbaşında oturunca bir ocakbaşı karşılaştırması yazmak farz oldu. sevenler okusun, vegan ve vejetaryenler sayfayı usulca kapatsın:)
bir ocakbaşında beni mutlu eden şeyler sogan, sumaklı soğan ve diğer aslında etin yanında çok yemek istemediğim garnitürlerin taze olması, mesela ezme salatanın o anda yapılması pidenin / lavaş ekmeğin ince olması içine koyduğum etin tadını bastırmaması ve bittabi iyi servis, iyi et ve şaşırtmayacak hesap.
geçen hafta vedat milor'da görüp buraya gidilir diye aklımıza yazdığımız yirmibir kebap mesela bizi ziyadesiyle hayal kırıklığına uğrattı. miniminnacık kayık tahtalarda kemikli denen kuzu etinin ne yazık ki hiç bir lezzeti yoktu. adana idare ederdi, tabaklarda soğan yoktu zaten küçücük olan masalarda tuzluk bile yoktu. yağlı ekmek dedikleri baharatlı ekmek hiç gelmedi. aman ağzımızın tadı bozulmasın deyip, şaka yav tabii ki bütün bu eleştirileri önce masamızla ilgilenen servis elemanına sonrasında mekan sahibine ilettik. aldığımız; yağlı ekmekler meze söylerseniz geliyor / aaa unutulmuş yağlı ekmekler gibi farklı yanıtları bir tarafa bırakalım, soğanın hiç olmamasını istanbullunun yememesine bağlayıp tabaktan çıkartan mekana sadece bir müşteri bile yiyorsa bence tabaklarda soğanlı olmalı diye yanıt verdim. demem o ki vedat milor çok iyi servis almış olabilir ama biz verdiğimiz hesabın karşılığını pek alamadığımızı gördük. müşterilerin adını alıyorlarmış bir daha gidince işte bileceklermiş ne yediğimizi vs ama ben bir daha gelmem, deyip uzatmadı mevzuyu kardeşim.
***
iyi bir kebapçı ilk gittiğinizde de onuncu gittiğinizde de iyi servis ve tutarlı bir servis vermelidir. ayrıca tv de ne söyleniyorsa o olmalı mekanda. ben çok kalabalık mekanlarda sırt sırta oturmayı sevmiyorum mesela insanlarla. mekanların bir masa daha sıkıştırıp aslında burası ne kadar dolu hissini verdiğini öğreneli yıllar oldu:) bu anlamda mesela durak siirt büryan çok başarılı; biz fatih kadınlar pazarına sık giden bir aileyiz; ilk gidişimizde sur ocakbaşı'nı deneyimleyip etlerin ve pilavın kuruluğunu çok lezzetli bulmayıp durak'ı keşfettik ve şimdi hiç aramadan başka bir yer durak siirt büryanda oturuyor hem ortaya hem herkese kebap sipariş ediyor mutlu mesut ayrılıyoruz oradan. durak'ta içki yok. masa aralıkları kabullenilebilir; yani yan masa kalkarken aman masamız dağılacak korkusu yaşamıyorum:) etler leziz, bir soğan sever olarak soslu soğanlarına bayılıyor bazan yaptırıp eve bile getiriyorum.
***
gelelim son keşfim zübeyir ocakbaşı'na; çok kalabalık olmayan masamız köşede olsa da az biraz sıkılsam da bu köşeye sıkışmışlık hissinden son anda rezervasyon olunca böyle olmuş ve neyse ki mekanın tavanı yüksek, havalandırması iyi kebap kokmuyor ortam. biz 3. kattaydık sanırım. zübeyir senelerin mekanı, mezeler 9-10 lira arası etler 25-35 arası. gavurdağına daha az nar ekşisi koyulabilirdi, patlıcan mezeleri güzel güzel de patlıcanların tadı yok; adamlar ne yapsın! tereyağlı peynirli patlıcan diğer köz patlıcan her ikisi de yazın çok daha lezzetli olur sanırım. etlerden pirzolası çok leziz ve lokum kıvamındayken ah o kadar pişirilip kurutulmasa dahası o çentikler atılmasa kuzu kaburgalara çok daha iyi olacakken pirzolanın yanında kaburgalar eh işte kaldı. bir mekanın yüzü elbette servis elemanları; bizim masamızla ilgilenen delikanlı gayet iyi götürürken bütün akşamı yan masadaki gruba biraz atarlı bir şekilde etin servis şeklini anlatan garson iyi ki bizim masamıza bakmıyor diye içimden geçirmedim değil. eh ben de pek sakin biri sayılmam:)
zübeyir ocakbaşı eleştirilecek bir iki noktası olmasına rağmen beyoğlu civarında hele öğle rakısı içecekseniz rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir yer. bak peynirlerini unutmadan yazayım; yağlı güzel bir peynirdi servis edilen ve biber ve domates közleme de bir kayıkta bolca vardı masada. bunlardan kaçınan ocakbaşı müşteriyi üzüyor.
bir not daha zübeyir için; hiç bir mezesi ve eti rahatsız etmedi beni. yani yağı da yoğurdu da kesinlikle ortalamanın üstünde mükemmelin bir iki tık altında. ki kendi standartlarıma göre bile fazla yedim ben zübeyir'de buna rağmen hiç rahatsız olmadım. hesap ne handan derseniz; kişi başı 100 kağıdı gözden çıkarın derim ben iyi bir rakı akşamı için.
daha önce gittiğim ve yazdığım ali ocakbaşı ise her daim memnun ayrıldığım bir mekan. eski yazılarda var, tekrara girmeyeyim.
fakat yıllar önce şu an adını bile anımsayamadığım amasyada kurulduğumuz bir ocakbaşı geliyor aklıma; tezgahta ne varsa söyleyip hepsini yediğimiz salatanın o anda yapıldığı ve tertemiz minik dükkan istanbulda olsa var ya!...
işte böyle
ocakbaşında etler az pişecek, salatalar o anda yapılacak, mekan havadar olacak, eh biraz da fiyatlar makul olursa ne ala.
bir dahaki lezzet yazısı için ben bir balat meyhane yapayım:)
0 comments:
Yorum Gönder