kısa kısa hayattan

9 Haziran 2019 Pazar
aslında sahillerden, hemen hemen her gün bir film izlediğim için filmlerden, yemeklerden ve daha bir çok şeyden bahsetmek istiyorum ama köpeğimiz jön hasta; canım bunların hiç birini yazmak istemiyor. jön iyileşsin keyfimiz yerine gelsin, o zaman denizle savaşan çocukları, köydeki evimizin etrafının evlerle dolup taşmasını ve benim artık o kadar da sevememem orayı üzerine belki bir yazı tıkırdatırım. 

bir insan sahilde oynayan çocuğunu neden üstelik bağırarak dakikada 15 sefer çağırır ki? bütün çocukların adını öğrendim, anneler neden bu kadar bağırıyor, hiç çözemedim. yüzme bilmeyen çocuklar denizin bir metre içinde neden çığlık atıyor sürekli onu da çözemedim. yani demem o ki eskiden sessiz sakin köy bu tatilde alabildiğine kalabalıklaşmıştı. ha bir de küçük ve ucuz olan zincir marketlerden biri açıldı ve üç gün içinde raflar boşaldı! su kalmadı, ekmek kalmadı, tavuk hiç! yanındaki bakkala geçmiş olsun, sahildeki bakkal pek etkilenmedi çünkü o bira satıyor. 

netflix ve film modu sitelerinden dünyanın filmini izledim. susan sontag kitabı az kaldı, bitti bitecek. yky den üç yeni kitap aldım, biri turgut uyar, göğe bakma durağı, öteki tomris uyar metal yorgunluğu adlı öykü kitabı, sonuncusu marcel proust kibarlar alemi/ kayıp zamanın izinde. yky sevdiğim kitapçılardan, tabii ki önce kuaför sonra yky sonra da bir cihangir turu atıp döndüm eve. a evet, erken döndüm. çünkü dün ve bugünün trafiğine girmeye hiç gerek yok. bebek otel kapandı yerine yenisi bile açıldı ama basından duyduğum kadarıyla kapıda üstünüzü başınızı beğenmezlerse içeri almayan abiler varmış. gitmem. divan brasserie var mis gibi, likörlü vişnelerine bayılıyorum. e zaten beş seneyi geçti istanbulda yaşadığım süre, artık yeni keşiflerden çok tanıdığım bildiğim rahat ettiğim mekanlara gidiyorum çokça. piola başta, sonra akmerkez var divanların hepsi ve daha  bir iki yer daha. 

çorluya kısa bir seyahat yaptım, north shield kapalı olunca hilton otelinin barında bir iki saat bekledim kardeşimi. güzeldi. sonrası çorlu - bandırma - bursa hattı ki ben ilk defa galibolu / lapseki feribotu ile yolculuk yaptım. güzeldi. 

lipsi ve rodos istiyorum bu yaz güneşlenmek ve  ahtapot ızgara yiyip lipside, sokrates garden rodos'ta limon ağaçlarının altında kahvaltı yapmak ve nefis kokteyllerinden içmek için. ki ben kokteyl içmeyi aman aman sevmememe tercih etmememe rağmen. öyle iyi yani. o hatta bir çok adayı gezdim ama tekrar tekrar gitme isteği bir lipsi uyandırıyor bende küçüklüğü, sevimliliği, nefis plajı, akşamına ahtapot ızgarası, despinanın nefis kahvaltıları ile bir de rodos; rodos merkezden çok bu kez bir köyünde kalıp gerçekten dinlenmek, okumak, güneşlenmek, öğle uykularına doyup, akşam bir elbise bir sandalet ile güneşi batırmak istiyorum.  

haziran geldi, bu gidişle temmuz da gelir ve ben bir yaş daha yaşlanırım. hadi bakalım. kendime hediye alayım en iyisi temmuzda. 

şimdi gidip spor yapayım, sonra kahvaltı, sonra semt pazarı. plan bu. 

günaydın 

0 comments: