dünden bu yana kafamdan ''bizden mişlen /michelin rehberi gibi bir rehber çıkmaz'' diye bir cümle geçip duruyor. niye? niye olacak en son incili gastronomi rehberini incelerken hiç sürpriz olmadığını görünce içinde, diğerlerinden bir farkı dahi olmadığını, az çok gazete okuyan birinin mekanların en azından yarısı hakkında zaten vedat milor, mehmet yaşin ve ali rıza kardüz (güngör uras) yazılarıyla vakıf olabileceğini görür de ondan.
rehberi ben
sıradan buldum, demekle yetineyim; üstelik arkalarında karaca ve hürriyet gibi güçlü şirketler varken bu tarz bir toplama metni ben almam mesela. peki neden bizde bilinen, reklamı olan, şefleri ünlü, gazete eklerine konu olmuş, ünlü blogger ve instagram fenomenlerinin reklamını çokça yaptıkları yerlerin dışında bir yer girmiyor bu rehberlere? sorunun yanıtı burada işte. bizde gizli müfettişlik olmuyor / olamıyor.
incili gastronomi rehberi, köpürtülen / övülen, verilen bütün röportajlarda (müge akgün ayşe arman'a röp. vermişti) ''biz gizli müfettişler ile çalıştık'' gibi bir cümle etmişti ama açın bakın instagramı ve rehber üzerinden dönen tartışmaları, müfettişlerin neredeyse ayakkabı numaralarına kadar var! hani gizliydi? soru retorik tabii ki, dursun burada.
biz ''bişey'' olmayı seven bir toplumuz; hiç tanımadığımız insanları tanıyormuş gibi yapmayı, bir kere merhaba dediğimiz insanlar için ''yakın dostum'' demeyi seviyoruz. ortadoğulu olmamızın bir sonucu bu, en azından ben buna bağlıyorum. işte bu yüzden sektörle en alakasız insanlar dahi damak tadıma uydu / uymadı, hoşuma gitti / gitmedi üzerinden ''değerlendirme'' yapıyor instagramda, bloglarda; işletmeler de bu coğrafyanın işletmeleri, yöneticiler de çam kovuğundan çıkmadı, buranın insanları; fotoğraf çeken, not alan insanlar hemen dikkatlerini çekiyor. sonrası malum;
neden çekiyorsunuz / bloga yazacağım
neden çekiyorsunuz / instagramda paylaşacağım
siz kimsiniz? ben handanın_kaleminden
ve böyle uzayıp giden konuşmalar. kimse gizlenemez bizde. hele bir de böyle bir rehberde ''müfettiş'' olacak!
şöyle konuşmalar olası;
neden çekiyorsunuz / abicim-hanfendi-beyefendi ya kimse bilmesin ama biz gazete mekanların toplandığı bir rehber hazırlıyor. aman ha aramızda ben de sizi beğeniyordum zaten....
ooo hoşgeldiniz!
ve sonrası mutfağa haber uçurmaca, eşe dosta biz rehberde çıkacağız ha diye haber vermece vs vs vs
herkesin görünür olmak için çabaladığı zamanlardan geçiyoruz; görünür olmak demek yırtmak demek çünkü; para kazanmak demek, mekan kapısından çevrilmemek, magazin haberlerine çıkmak, davetler davetler davetler ve tabii ki davetlerin paraya çevrilmesi. böyle bir döngü; yüzün göründükçe çağrılıyor, çağrıldıkça kapında koli koli hediye ve tanıtımlar, biletler, yılbaşı sepetleri ve yeni davetler. hiç bir şey olmazsa hesap ödememekten gelen bir artı değer; yiyorsun içiyorsun ama paylaşımının çok insana ulaşacağını bilen işletmeci ve/veya sahibi sen hesap istesen dahi olur mu abicim/ablacım ikramımız olsun, deyip uğurluyor. n'oldu; para vermedin, paylaşım da yaptın; reelde cebine nakit girmedi ama bir sonraki yemeğin parası da çıkmayacak. tanındın çünkü.
işte böyle incili gastronomi rehberi de çıktığı zaman pek bir ses getirmedi ama radarlara arda türkmen'in eleştirisi ile girdi. kısaca; arda türkmen mekanı hakkında yazılanları eksik ve hatalı bulmuş; tek tek düzeltmiş. müge akgün ise özrü kabahatinden büyük bir savunma tarzı ile ''asistanlar bilgileri telefonla aldılar / menü de zaten sıkça değişiyor. biz ne zaman yazsak değişecekti zaten '' gibi bir şeyler yazmış yanıt olarak ki hiç tatmin edici değil. ah be müge akgün koskoca hürriyet ve karaca var arkanızda, asistanların telefonla bilgi alması ne demek yahu! gönder asistanı yemeği yesin, mekana baksın, mekana hesabını ödesin, faturayı rehbere kessin, diyesim geldi okuyunca. sonra ben bunu demeyeyim de yazayım dedim. bahsi geçen tartışmayı arda türkmen'in instagram hesabında okuyabilirsiniz.
işte böyle, bırakın gizli müfettişi asistanların telefonla bilgi alması ile kotarılmış bir basılı şey var şu an kitapçılarda. ne kadar rehber siz karar verin artık. ben fikrimi en başta yazdım. bu yazı çok uzadı. son bir şey yazıp ikinci kahvemi içmeye kaçayım.
ben hislerimle ilerliyorum; mekanı esnafa ''siz nerede yiyip içiyorsunuz'' diye soruyorum; son zamanlarda kendime pazar turları uydurdum:)) her cumartesi ya da pazar hatta hafta içi istanbulun farklı semtlerinde pazar geziyorum, alışveriş yapıyor semtin lokantasını soruyorum. dışarıda ise daha kolay; nerede en yaşlılar yemek yiyor ona bakıyorum. yanıltmadı daha tonton amcalar beni; ne rodosta ne de granada da. rodosta bugüne kadar yediğim en leziz çizkeki yedim o tonton amcalar sayesinde ve granada da yaptığım bol peynirli sızmalı kızarmış ekmek ve jamonlu kahvaltılarda hiç yanılmadı beni yerel, genç kahvaltı yapıp işe giden insanlar. ah ahhh jamon dedim de yahu jamon olan menüsünde bir yer var mı bildiğiniz, bir yazsanız ne güzel olur. telefonla sormayın ama ha!:))))
ayyyyyyy
seyahat edin, yemek yiyin, aşık olun.
günaydın
o cevaptan sonra çok yerinde bir eleştiri yazısı olmuş bence ..Ne yapıyor bu insanlar ?Canımız sıkıldı ,yurtdışında da gördük dur biz de bir rehber hazırlayalım ama her Türk işi gibi oturduğumuz yerden ;sadece iş olsun diye ..
Saçma ve gereksiz..