yeniler, eskiler hepsi birden istanbul

6 Ağustos 2017 Pazar
eski bir fotoğraf 
devrim erbil sergisinden 
bir gün bir kırmızı istanbul alıp asacağım salonuma 

en yeni keşfim; midyeci ahmet. beşiktaş kalabalığı ile hele bu yaz aylarında gezi rotamdan çıkmış olsa da canım midye isteyince bir akşam internetten biraz araştırma yapıp midyeci ahmet'e ulaştım. önce telefon açtım ama o saatte artık bizim semte servis yokmuş, ertesi gün önce balmumcu yokuşunda küçük bir tezgahta kitap satan abiye uğrayıp, ki tezgahın küçük olduğuna bakmayın hem istediğiniz kitabı bulup getiriyor bir kaç gün sonra hem de içeride depo gibi bir şey var sanırım yemek tarif kitabı deyince ben bir kucak kitap çıktı içeriden!:) bu abi iyi bir sahaf, migros jet mağazasının karşısında sanırım emekli öğretmen çünkü yazar/kitap sohbeti yapabiliyorsunuz, zincir mağazaların demir özlü'yü 5 kere söyleiynce bile anlamayan tezgahtarlarını düşününce... neyse, bu abiden 3 tane roman kaptım birini hediye ettim ikisi bana kaldı; yakın zamanda pek kimselerin bilmediği çok turistik olmayan bir adaya gidip hamakta yatıp kitap okuyup bir kaç gün herkesten ve her şeyden uzaklaşmayı planlıyorum; işte o zamanlar için roman stokluyorum. yok, vallahi yazmayacağım adanın adını yüzbinlerce takipçim yok ama beni takip edenler benim gibi gezenler bu yeri saklıyorum herkesten. çok özel arkadaşların kulağına fısıldayabilirim, tamam. 

ne diyordum, midye diyordum. epeyi bir midye yedikten sonra hatırı sayılır bir sayıda da alıp eve taşıdım. bu kadar yememe rağmen hiç rahatsızlık hissetmedim ki soslu midye epeyi yağlı bir midye, ben artık hep sade yiyorum. yok, kokoreç yemedim yiyeceğimi de sanmıyorum. sakatat yemiyorum. 

istanbulun en keyifsiz zamanları temmuz ağustos hep söylüyorum. köy evimize kaçıyorum genelde hafta sonları; trilyede balık molası verdikten sonra. triyenin en az 15 sene öncesini biliyorum şimdi pek hoşuma gitmiyor doğrusu. eskiden 3 tane balıkçı varken daha sakin ve huzurluydu. şimdi pazar günü mudanyaya kadar trafik var ve sadece istanbul plakaları değil eskişehir de çok çarpıyor gözüme. 

ben spora 
sonra artık sokakta ne varsa bakalım şansıma sinema mı olur başka bir şey mi 


3 comments:

  1. Gamze Esra Ersöz dedi ki...:

    Aaa Handan ben senin kokoreç yememene çok şaşırdım. Midye çok severim ama bir arkadaşımın ısrarlı uyarıları yüzünden İstanbul'da midyeye biraz uzak duruyorum. Marmar denizinden çıkarılan midye çok ağır metal içeriyormuş filan felan. Söyeleye söyleye soğuttu beni :)

  1. Handan dedi ki...:

    günaydın gamzecim,

    :))) eskiden yiyordum kokoreç, şampiyon olsun mercan olsun ama sonra evde de sakakat yememeye başladım eh tabii dışarıda da ilk kokoreçi çıkardım hayatımdan. midyeyi de son bir kaç senedir aslında böyle tadımlık anca bir iki tane yiyip bırakıyordum, fakat bu midyeci ahmet'in midyeleri çiftlikten geliyormuş, midye zaten çok faydalı bişey değil ama işte canım istedi geçen hafta iki akşam yedim:)

    bazan canın ne istiyorsa yiyeceksin! ama kokoreç istemiyor canım neyse ki

  1. Gamze Esra Ersöz dedi ki...:

    Aynen öyle...Ben de canının istediği şeyi abartmamak maksadıyla yeme taraftarıyım.